Türkiye imalat sektörünün faaliyet koşullarındaki bozulma eğilimi 2025 üçüncü çeyreğinin sonu itibarıyla devam etti. Yeni siparişler ve üretimde süren yavaşlamanın etkisiyle firmalar yeni istihdam ve satın alımlara temkinli yaklaştı. Enflasyonist baskılar güçlenmekle birlikte tarihsel ortalamalara göre ılımlı seyretti. İmalat sanayi sektörünün kaydettiği performansı sergilemek amacıyla tasarlanmış tek rakamlı, bileşik performans göstergesi olan İstanbul Sanayi Odası Türkiye İmalat Satın Alma Yöneticileri Endeksi’nde (PMI) manşet gösterge; yeni siparişler, üretim, istihdam, tedarikçilerin teslim süresi ve girdi stokları göstergelerinden elde ediliyor. 50,0 değerinin üzerinde ölçülen tüm rakamlar, sektörde genel anlamda iyileşmeye işaret ediyor.
Warren Buffett, Berkshire Hathaway hissedarlarına, dünyanın en ünlü yatırımcısı olarak son 60 yılda Amerikan şirketlerini ve Wall Street'i şekillendiren kariyerine son verdiğini ve “sessizliğe çekileceğini” söyledi. Buffett, (10 Kasım 2025) Pazartesi günü yayınlanan mektubunda “İngilizlerin deyimiyle, ‘sessizliğe çekiliyorum’. Bir nevi” diye yazdı.
CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in, partisinin 39. Kurultayı sırasında beni mesleki olarak ilgilendiren iki vaadi vardı. Bunlardan AB tam üyeliği hedefinin güçlüklerini bir önceki yazımda paylaşmıştım. Türkiye’nin mevcut koşullarda tekrar tam üyelik rotasına girmesi güç olsa da hala ayakta tutulması gereken bir hedef olarak CHP Genel Başkanı tarafından dile getirildiğini duymak açıkçası hoşuma gitti.
BM Küresel Çevre Görünümü (GEO) Raporu’na göre, zararın sona erdirilmesi küresel dönüşüm için anahtar rolü oynayabilir. Bu yapılmadığı takdirde “küresel çöküş kaçınılmaz.” BM Çevre Programı için 200 araştırmacı tarafından hazırlanan Küresel Çevre Görünümü (GEO) Raporu, iklim krizi, doğa tahribatı ve kirliliğin artık yalnızca çevresel krizler olarak görülemeyeceğini söylüyor.
Daniel Doll-Steinberg ve Stuart Leaf, “Unsupervised: Navigating and Influencing a World Controlled by Powerful New Technologies” (Dizginlenemeyen - Öncü Teknolojilerin Kontrol Edeceği Bu Yeni Dünyada Söz Hakkımız Olacak Mı?) adlı kitaplarıyla teknolojinin gizemini ortadan kaldırıyor. Yazarlar, okuyucuları gerçekliğimizin her köşesini altüst eden ve dönüştüren çok çeşitli yeni ve son derece güçlü teknolojileri inceleyen bir yolculuğa çıkarıyor ve okuyuculara harekete geçmek ve uyum sağlamak için kapsamlı bir yol haritası sunuyor.
Almanya'nın ciro ve çalışan sayısı açısından en büyük bankası, Frankfurt merkezli Deutsche Bank, geçen Mart ayında yayınladığı bir notunda, dikkatleri, “net hata ve noksan” (net hatalar ve eksikler) kategorisinde yer alan “gizemlere” çekiyor. Teorik olarak, her çeyrekte meydana gelen hataların “birbirini dengelemesi” gerektiğinin altı çizildiği notta, Deutsche Bank'ın “karanlık madde” olarak adlandırdığı, açıkça rastgele olmayan modellerin ortaya çıktığı vurgulanıyor: “Bazen, örneğin Yeni Zelanda'ya göç edenlerin kayıt dışı para transferleri gibi durumlarda, bu modellerin açıklaması masumdur. Ancak genel olarak, kayıp paranın sermaye kaçışı ve vergi kaçakçılığından kaynaklandığı görülmektedir.”
Ekonomiyi hava durumu gibi öngörülebilir hale getirmek… Oxford Üniversitesi profesörü, karmaşık sistemler bilim insanı ve eski fizikçi Scala Yayıncılık yazarı J. Doyne Farmer, Kaosu Anlamlandırmak: Daha İyi Bir Dünya İçin Daha İyi Ekonomi adlı kitabında tam da bu iddiayı ortaya koyuyor. Standart ekonomik modellerin neden sık sık başarısız olduğunu verilerle açıklayan Farmer, fizik biliminin sezgisel modellerini ekonomiye uyarlayarak yepyeni bir “karmaşıklık ekonomisi” inşa ediyor. Bu yaklaşım, “tam rasyonel birey” varsayımını terk edip, insan davranışını sınırlı rasyonellikle ve sezgisel karar kurallarıyla modellemeyi öneriyor. Farmer’a göre bu, bir sınır değil—tam tersine geleceğin en büyük avantajı. Çünkü bu modeller sayesinde, önümüzdeki önümüzdeki 1-2 yıl içinde finansal çöküşleri önceden görebileceğiz.
BM'ye göre, bu yeni milenyumun başında, tüketim, en büyük çevresel sorunumuz olarak nüfusu geride bıraktı. İklim değişikliği, türlerin yok olması, su kaynaklarının tükenmesi, zehirli kirlilik, ormansızlaşma ve diğer krizler söz konusu olduğunda, her birimizin ne kadar tükettiği, kaç kişi olduğumuzdan daha önemli hale geldi. Zengin bir ülkedeki ortalama bir kişi, yoksul bir ülkedeki ortalama bir kişinin 13 katı kadar tüketiyor.
