Kitap Açıklaması
Hesiodos (y. MÖ 8. yüzyıl): Kullandığı dil, yapıtlarının taşıdığı bazı karakteristik özellikler, hayatı hakkında çok az bilgiye sahip olduğumuz Hesiodos’un Aiol ve İon kökenli olduğunu göstermektedir. Büyük ozana ait olduğu kanıtlanmış iki önemli eserden biri olan Theogonia, evrenin yaratılışı, tanrıların doğuşu, tanrıların ve tanrısal varlıkların soyları gibi Yunan kozmolojisini kuran meseleler ile belli başlı Yunan efsanelerini konu alan epik bir eserdir. Yunan didaktik şiirinin ilk örneği kabul edilen İşler ve Günler’de ise ozan, insanlık tecrübesine adalet, erdem, çalışma, cömertlik, hak, hukuk, düzen ve doğruluk gibi kavramların “gerçeğini” söyleyerek dokunur; tarım, denizcilik işlerine dair işlevsel bilgiler sunar; ayın uğurlu ve uğursuz günlerini sıralar. Bu bilgece öğütler Anadolu insanına yabancı gelmeyecektir, zira konuşan sadece Hesiodos değil, aynı zamanda Akdeniz halklarıdır. Hasan Âli Yücel Klasikler Dizisi, bu iki eserin bu en değerli çevirisini, Azra Erhat’ın hazırladığı “Hesiodos Eseri ve Kaynakları” başlıklı inceleme ve sözlük eşliğinde yeniden okurla buluşturuyor.
Hesiodos
Hesiodos Yunan didaktik şiirinin babası olarak bilinen, bilim insanlarınca MÖ 750-650'li yıllarda aktif olduğu düşünülen ünlü ozan. İşler ve günler adlı eserinde verdiği bilgiler sebebiyle birçok bilim insanı tarafından ilk ekonomi ve iktisat tarihçisi olarak da kabul edilir MÖ 8. yüzyılda yaşadığı düşünülmektedir. Yoksul bir çiftçinin oğlu olan Hesiodos, Aiolia'nın Kyme şehrinden, Yunanistan'da Boiotia'nın Askra şehrine göç etmiştir. Efsaneye göre, Helikon yamaçlarında koyun güderken musalar adı verilen ilham perileri ona şairlik bağışlamışlardır. Nerede ve ne zaman öldüğü bilinmeyen Hesiodos, Homeros'un yanında Yunan ilk çağı hakkında bugün edinilen bilgilerin temel kaynaklarından biridir. Hesiodos, tarihi her biri bir öncekinden daha zorlu ve daha bozulmuş olan Altın, Gümüş, Pirinç, Kahramanlık ve Demir Çağları olarak adlandırdığı beş aşamaya ayırır. Ona göre bereket ve huzur dönemi olan Altın Çağı bu dönemler arasında bir zirveyi teşkil etmektedir. O dönemde Olimpus tanrıları altın bir insan nesli yaratmıştı ve onlar yüreklerinde endişe, ağır iş ve zorluktan uzak keyif içinde tanrılar gibi yaşıyorlardı. Yaşlılığın düşkün günlerini yaşamıyorlar, sanki gözkapaklarına uykunun ağırlığı çökmüşçesine ölüp gidiyorlardı
|
