TARIMSAL, EKONOMİK VE EKOLOJİK KRİZLERDEN ÇIKIŞ İÇİN: AGROEKOLOJİ Tayfun Özkaya

TARIMSAL, EKONOMİK VE EKOLOJİK KRİZLERDEN ÇIKIŞ İÇİN: AGROEKOLOJİ
Tayfun Özkaya
Prof. Dr. Ege Üniversitesi, Ziraat Fak. Tarım ekonomisi Bölümü (E)
Çiftçilerin eline geçen ürün fiyatları çok yetersizken, tüketiciler de çok pahalı gıdaları alamıyorlar. İklim krizi tarımsal üretime çok ciddi sorunlar getiriyor. Bir çıkış arayışı olarak agroekoloji ve gıda egemenliği çok ümit var görünüyor. Agroekolojik tarımın küresel iklim değişikliğini geriletmede çok önemli bir paya sahip olması bu dönüşümün ne kadar gerekli olduğunu gösteriyor. Bu yazıda bu konulara değineceğiz.
Endüstriyel tarım, yoğun tarım kimyasallarına dayalı, tarım girdileri satan, gıda işleyen ve pazarlayan bir avuç küresel şirket tarafından kontrol edilen tarım ve gıda sistemidir.[1] Sistemin kaçınılmaz bir sonucu olarak tarım, ekonomi, ekoloji alanlarında yoğun krizler yaşanıyor. Ülkemizde daha da yoğun olarak görülen bu krizler çiftçiyi üretim yapamaz, tüketiciyi ise gıda tüketemez hale getirdi. Agroekoloji bu krizlerden çıkış için hem bir araç hem de bir hedef olma iddiasında.
Agroekoloji terimi bileşenlerine ayrılırsa latince “agro”, “tarla” veya “tarım”, “eko” yunanca kökenli “ev” veya “çevre”, “loji” ise gene yunanca kökenli “bilim” demektir. Endüstriyel tarım büyük ölçüde tarımsal işletme dışından satın alınan tarım kimyasallarına, şirket tohumlarına, büyük tarımsal makinelere, yoğun su kullanımına dayanır. Agroekolojide tarım işletmesi girdilerini büyük ölçüde kendi içinden sağlamakta, tarım kimyasalları yerine bir yandan halkın bilgisine diğer yandan bununla uyumlu bilimsel ve ekolojik bilgilere dayanmaktadır.[2]
Agroekolojinin Gelişimi
Agroekoloji, ilk defa kullanılmaya başlandığı 1930’lu yıllardan başlayarak 1960’lı yıllara kadar olan ilk dönemde, tarla ölçeğinde, daha çok tarımsal üretimde kullanılan ekolojik yöntemler ve zararlı yönetimi olarak tanımlanmıştır.
Büyük ölçüde birörnek ve önemli kısmı hibrit olan tohumlar ile sentetik tarım kimyasallarının kullanımına dayanan yeşil devrim ile birlikte sulanabilen alanlarda verimlilik artışları sağlanmasına karşılık, özellikle sulanamayan alanlarda verimlilik artışlarında sınırlı kalınmış, ayrıca büyük ekolojik, ekonomik ve sosyal sorunlar ortaya çıkmıştır. Bu dönemde agroekoloji geriye itilmiştir. Yeşil devrimin sakıncaları ve problemleri ortaya çıktıkça agroekoloji tekrar bir canlanma içine girmiştir. Bu canlanmaya katkı veren bir grup araştırmacı, sivil toplum kuruluşu ve ekolojik çiftçiler on yıllar boyunca yok sayıldılar ve ciddiye alınmadılar. Son yıllarda ise iklim sorunu, endüstriyel tarımdaki verim durgunluğu, hatta gerilemeleri; şirketleri ve bazı uluslararası kuruluşları endüstriyel tarımı temel olarak koruyarak agroekolojiyi kullanma düşüncesine itti. FAO yönetiminde Roma’da 2014 yılında “Gıda Güvenliği ve Beslenme Üzerine Uluslararası Agroekoloji Sempozyumu” bu konudaki ilk uluslararası toplantıdır. ABD sempozyumu önce engellemek sonra da sınırlandırmak için çaba gösterdi. Sempozyumun agroekolojiyi yozlaştırma niteliği kazanması üzerine, köylü kuruluşlarının uluslararası örgütü olan La Via Campesina Batı Afrika’da, Mali Nyeleni’de 24-27 Şubat 2015’de Uluslararası Agroekoloji Forumu’nu düzenledi. Buna katılanlar agroekolojinin endüstriyel tarımın kullanacağı bir araç takımına indirgenmesine karşı çıkarak, agroekolojiyi endüstriyel gıda üretimini, halk ve çevre için iyi bir gıda sistemine dönüştürmek amacıyla bir kaldıraç olarak kullanacaklarını belirttiler.[3]
Agroekolojinin Temel Yaklaşımı
Agroekoloji bir şemsiye kavram olarak düşünülebilir. Bunun altında organik tarım, permakültür, onarıcı tarım, doğal tarım gibi değişik yaklaşımlar olduğu söylenebilir. Ancak belli ayrımlar bulunmaktadır. Örneğin, organik tarım şirketler tarafından üretilen biyopestisitlerin ve biogübrelerin kullanımına daha çok yoğunlaşmıştır. Bu durum çiftçilerde girdi bağımlılığına yol açar. Agroekoloji, çiftçinin var olan koşullar içinde en yüksek düzeyde otonomisini öngörür. Monokültür olarak organik tarım yapan, ayrıca yoğunlukla göçmen, sığınmacı ve güvencesiz işçileri sömüren ve ürünlerini uzak pazarlara satmak suretiyle sadece gelir durumu yüksek tüketiciler için üretim yapan organik tarım işletmeleri de bulunmaktadır. Agroekoloji sadece bir tekniğe indirgenemez. Eşitlikçidir. Olaya politik olarak da bakar. Organik tarımda denetleyici sertifika kuruluşlarına ödenen bedeller de özellikle küçük çiftçiler için yüksek olabilmektedir. Bu ve benzer sorunları aşmak için geliştirilen katılımcı sertifikasyon (katılımcı onay) sistemi ülkemizde organik tarım mevzuatınca henüz kabul edilmemiştir. Organik tarımı kökten reddetmek yerine agroekoloji ile aşmaya çalışmak daha doğru bir strateji olacaktır.
Agroekoloji belli reçetelere indirgenen bir sistem değildir. Belirli bir bölgede endüstriyel tarım yapıyorsanız yayımcılardan aldığınız standart reçeteleri uygulayarak tarım yapabilirsiniz. Endüstriyel tarımda belli dönemlerde sentetik tarım ilaçlarını kullanabilirsiniz. Agroekolojide ise reçetelerden çok belli ilkelerden söz etmek daha doğrudur. Her bölge hatta her çiftçi için farklı uygulamalar söz konusu olabilir.
Agroekolojik işletmelerin ne gibi özellikleri olduğunu inceleyerek ilkeler hakkında fikir sahibi olabiliriz.
Genetik Çeşitlilik
Bir işletmede birden fazla ürün (tür) yetiştirmeden önce bir tür içinde (örneğin patlıcan) genetik çeşitlilikten söz etmek yararlıdır. Agroekolojik köylü işletmelerinde örneğin birden fazla patlıcan veya badem çeşidi (varyete) veya köy popülasyonu yetiştirilir. Bu büyük bir avantaj getirir. Üstelik çeşit içi farklılıklar da önemlidir. Var olan hâkim tarım anlayışı, örneğin tohumculuk kanunu bir çeşit içindeki bütün bitkilerin birörnek olmasını dayatmaktadır. Bir tür içindeki genetik biyoçeşitliliğin tarla ve işletme düzeyinde zengin olmasının, bitkilerin hem hastalık gibi biyotik hem de kuraklık gibi abiyotik streslerden daha az zarar görmesine yol açtığı açıktır.
Genetik çeşitliliği daraltılmış, tek bir ırkdan çok sayıda hayvanın kapalı ve kısıtlı bir alanda yetiştirilmesine dayalı endüstriyel hayvancılık faaliyetleri de risk oluşturmaktadır.
Tür Çeşitliliği
Endüstriyel tarım işletmelerinde genellikle az sayıda türde ürün yetiştirilir. Bu bazen tek bir ürün (monokültür) bile olabilir. Sadece pamuk veya zeytin yetiştirmek gibi. Çoklu ürün (polikültür) aynı işletmede birden çok ürün yetiştirilmesi anlamına gelir. Agroekolojik tarım işletmelerinde fazla sayıda tür yetiştirilir. Bu bazen aynı tarlada birden fazla ürün şeklinde de olabilir. Ara ürün veya kardeş bitkiler bu uygulamalardan bazılarıdır. Her tür diğerine katkıda bulunur. Örneğin baklagiller azot bağlar. Fasulye ise mısıra sararak yararlanır. Şüphesiz çoklu ürün yetiştirmenin yaygınlaşması için tarımsal destek sisteminin değişmesi, yerel ve çiftçiden doğrudan tüketiciye pazarlama sistemlerinin (tüketim kooperatifleri, topluluk destekli tarım grupları gibi) güçlenmesi gerekmektedir.
Hayvancılığın İşletmede Yer Alması
Hayvanlar çeşitli ürün artıklarını, yan ürünlerini veya otları yerken, gübreleriyle de bitkileri beslerler. Çiftçinin hem yem hem de kimyasal gübre alma ihtiyacı kalmaz.
Ekolojik Matriks
Endüstriyel tarımın hâkim olmadığı alanlarda tarımsal alanların çevreleri orman, makilik, otlak vb. alanlarla çevrilidir. Bu yönüyle üretim birimi ile ona bitişik ekosistemin birlikteliği söz konusudur. Bu alanlarda tarımda zarar yapan böcek vb. zararlıların parazitleri, predatör böcekler vb. konaklamaktadır. Böyle bir matriks zararlıların ve hastalıkların baskılanmasına yol açmaktadır.[4]
İlkelerden Uygulamalara
Agroekolojik ilkeler tarla düzeyinde uygulandığı gibi peyzaj düzeyinde de uygulanabilmektedir. Altieri Endüstriyel tarımdan agroekolojik bir tarım sistemine dönüşümü üç aşamada tanımlamaktadır:[5]
(1) Girdi kullanımında verimliliğin arttırılması
Bütünleşik Hastalık/Zararlı Yönetimi (Integrated Pest Management-IPM) özellikle bu konu üzerinde durmaktadır. Tarlalar, bahçeler gözlenerek hastalık veya zararlı belli bir zarar eşiğinin üzerine çıktığında en uygun zamanda gerekiyorsa sentetik tarım ilaçları uygulaması yapılır. Ancak öncelikle başka yollarla etmen kontrol altına alınmaya çalışılır. Böylelikle tarım ilacı kullanımı azaltılmış olur. Örneğin elmalarda yılda 20 ilaçlama ikiye indirilebilir. Agroekolojik amaçlara henüz ulaşılmış değildir.
(2) Girdi ikamesi
Birçok organik tarım yapan işletmede sentetik tarım ilaçları çevreye zarar vermeyen girdilerle ikame edilir. Bu girdiler birçok durumda ticari kompost, bitkilerden yapılmış tarım ilaçları gibi girdilerdir ve gene şirketlerden satın alınır. Bu durumda tarım işletmesi hâlâ monokültür olmaya devam eder ve sistemin ekolojik alt yapısı değişmemiştir.
(3) Sistemin yeniden tasarlanması
En uygun bir şekilde bitkiler ve hayvanların bir araya getirilmesi ile sağlanan çeşitlilik ile sağlanan sinerji sayesinde agroekosistem kendi toprak verimliliği, doğal hastalık/zararlı düzenlenmesi ve ürün verimliliğini destekleyebilir bir düzeye ulaşır. Monokültürleri kırmak için zaman ve mekânda biyoçeşitliliği sağlamak gerekiyor.
Altieri, IPM ve çoğu organik tarım uygulamalarının 1. ve 2. aşamaya karşılık düştüğünü bildirmektedir. Bu uygulamalarla zararlı kimyasal girdiler kısmen azalmaktadır, ancak tam bir agroekolojik dönüşüm söz konusu değildir. Çiftçilerin şirketlere bağımlılığı devam etmektedir. Agroekoloji bütün unsurları ile uygulandığında zararlı ve hastalıklar biyopestisit hatta ev yapımı bitkisel kaynaklı ilaçlar olmaksızın da kontrol altına alınabilir.
Altieri Küba’daki değişimleri dikkate alarak dördüncü bir aşama ekleyerek bütün bir ülkede agroekolojiye uygun kültürün yaratılmasına işaret etmiştir.[6] Pazarlama, tarım politikası, tüketim, dış satım gibi bütün unsurlarda bir değişim ve bağlantılandırma söz konusudur.
Agroekolojik Tarımda Verim ve Diğer Sonuçlar
Dünyada ve ülkemizde agroekolojik tarımda veya organik tarımda verimin düşeceği düşüncesi oldukça yaygındır. Endüstriyel tarımın verimlik anlayışı birim alandan alınan ürün miktarına dayanmaktadır. Oysa bu anlayış ve bakış açısı bir yandan söz konusu yüksek verimi elde edebilmek için çiftlik içinde ve dışında tüketilen kaynakları, katlanılan maliyetleri göz ardı ederken, diğer yandan elde edilen ürünün niteliğine ilişkin de bir kaygı taşımamaktadır. Elde edilecek ürünün niteliği de yani zehirsiz, besleyici ve lezzetli olması da göz önünde bulundurulmalıdır. Agroekolojide birim alan verimliliğinden çok işletme düzeyinde toplam verimlilik daha önemlidir.
Gelişmekte olan ülkelerdeki agroekolojik temelli projelerin ve/veya girişimlerin küresel düzeyde ilk değerlendirmesi elliyedi yoksul ülkede yürütülen 286 sürdürülebilir tarım projesini ele aldı. Araştırmacılar ürün veriminde ortalama %79’luk bir artış sağlandığını ortaya koydular.[7]
ABD’de kırk yılı aşkın bir süredir yapılan bir araştırma da bize çok umut verici sonuçlar getirmeye devam ediyor.[8] ABD Pennsylvania’da Rodale Institute kendi arazilerinde 1981 yılından bu yana konvansiyonel tarım ile organik tarım sistemlerini karşılaştırdığı bir araştırma yürütüyor. Uzun dönem ortalaması olarak organik tarım uygulamalarında verimler konvansiyonel verimlere eşit bulunmuştur. Ayrıca kurak geçen yıllarda % 31 daha yüksek verim sağlanmıştır. Küresel iklim krizi açısından bu sonuç çok önemlidir.
Agroekolojinin Yaygınlaştırılması
Agroekolojinin yayılması için kullanılan yaklaşım köylüden köylüye yaklaşımıdır (İspanyolca campesina a campesina, kısaca CAC). Endüstriyel tarımda yayım çalışmaları yeterli bir diyalog olmaksızın uygulanabilir. Hâlbuki agroekolojide ilkeleri belli yörelere uyarlayan uygulamalar veya yenilikler (innovasyonlar) oldukça farklı olabilir ve yerel bilgiye, çiftçinin katılımcılığına, yaratıcılığına ihtiyaç vardır. Agroekolojide tepeden inme teknoloji transferi yaklaşımının kullanılması bu nedenlerle hem anlamsızdır hem de başarılı olamaz.[9]
Agroekolojiyi başarılı bir şekilde yayan diğer bir hareket te Hindistan’da “Sıfır Bütçe, Doğal Tarım” (Zero Budget, Natural Farming, kısaca ZBNF) hareketidir. Sıfır bütçenin anlamı şöyledir: Çiftçiler hiçbir satın alınan girdi kullanmıyorlar ve cepten hiçbir şey çıkmıyor. Doğal tarımın anlamı ise tarım kimyasalları yerine doğayı, ekolojiyi kullanarak tarım yapıyorlar demektir.[10] Bu hareket Hindistan’da milyona varan taraftar kazanmıştır.[11]
Agrekoloji ve Politika
Şirketler, FAO gibi uluslararası kuruluşlar, hükümetler ve bazı araştırma kuruluşları agroekolojiyi; sadece bazı tekniklere indirgeyerek endüstriyel tarım sistemine ve şirketlere hizmet edecek şekilde kullanmaya çalışmaktadır. Bu arzularını “iklim dostu tarım”, “sürdürülebilir tarım”, “ekolojik yoğun tarım”, “endüstriyel monokültür organik tarım” gibi değişik etiketler altında ifade etmektedirler. La Via Campesina önderlik ettiği mücadele ile bu kötüye kullanmaya karşı geldi. Bu mücadele ekonomik, sosyal, politik, kültürel, teorik, ideolojik boyutlarda sürdürülmektedir. Mücadele yerel tohumları korumak ve fide üretmek gibi materyal alanlarda olduğu kadar, neoliberal tarım politikalarını eleştirmek ve gıda egemenliğini savunmak gibi materyal olmayan alanlarda da yürütülmektedir.[12]
Tarım şirketleri ve finans kapital ekonomik krizden ve endüstriyel tarımın çelişkilerinden kurtulmak için agroekoloji ve halkın bilgisinden de yararlanmayı düşünüyor. Böylelikle agroekolojiyi yolundan saptırmak istiyor. Sistemin diğer bir sorunu da Marx’ın sermayenin ikinci çelişkisi diye ifade ettiği, sistemin geliştirdiği ve kullandığı tarım teknolojileri ve yapılanma ile sürekli olarak toprak, su vb. varlıkların aşınmasıdır. “Metabolik yarılma” diye ifade edilen süreç; bitkiler, kültür hayvanları ve insan yerleşimleri arasında daha önce var olan metabolik çevrimlerin kopması ile ortaya çıkan büyük ekolojik problemlerdir.[13] Verimlilik artık artmamakta, erozyon ile toprak aşınmakta ve ölmekte, biyoçeşitlilik yok olmakta, zararlılara karşı direnç oluşmaktadır. Bu böyle devam edemez. Kapitalist sistem bir yeniden yapılanmaya ihtiyaç duymaktadır. Agroekoloji sisteme eklemlenebilirse düşen kârları tekrar arttırmak mümkün olabilecektir. Ayrıca endüstriyel biyopestisitler, endüstriyel olarak üretilen ekolojik gübreler vb. birçok girdilerin de satışı mümkün olacaktır.
Agrekoloji sadece tekniklere indirgenemez. Üretim, dağıtım, tüketim üzerinde halkın kontrolünü amaçlar. Ekonomik küreselleşmenin sürekli reddini öngörür. Çiftçiler dış girdilere (tarım dışı endüstriyel girdiler), kredilere, teknolojiye köle olmamalıdır. Gıda egemenliği agroekoloji için bir zorunluluktur. Gıda egemenliği toplulukların, halkın, ülkelerin tarım politikalarını belirleyebilme haklarını öngörür. La Via Campesina Doğu ve Güneydoğu Asya Bölgesel Sekreteri Haesook Kim’in de söylediği gibi “Agroekoloji olmadan gıda egemenliği sadece bir slogandır, gıda egemenliği olmadan agroekoloji ise yalnızca bir teknolojidir.”[14]
Sonuç
Agroekolojinin hızla yayılması için tabandan kaynaklanan bir hareketin çok yönlü çalışmasına ihtiyaç vardır. Yerel ve merkezi yönetimler bu amaçla endüstriyel tarımı destekleyen politikalarını terk ederek alttan yukarı örgütlenmeye alan açan bir strateji uygulamalıdır.
Etkinliklerin bir bölgede yoğunlaşması, toprak, su gibi doğal kaynaklara ulaşımın sağlanması, agroekolojiyi destekleyecek bilgi ve kültürün güçlendirilmesi, pazarlama sisteminin geliştirilmesi, destekleyici ağların oluşturulması, agroekolojinin önünü açacak söylemin geliştirilmesi, toplumsal cinsiyet, kadının güçlendirilmesi ve eşitliğin desteklenmesi gibi alanların tümüne dengeli olarak önem verilmesi başarıyı arttıracaktır.[15]
Agroekolojik üretim sisteminin desteklendiği bir politika setinin olması durumunda bir yandan milyonlarca çiftçinin üzerinde yük olan girdi maliyetlerini azaltmak, diğer yandan da doğaya, üretene ve tüketene dost bir tarım yapmak mümkün olacaktır. Bu konuda başarı ancak çiftçi ve tüketicilerin birlikte mücadelesi ile sağlanabilecektir.
[1] Tarım sorunlarını tarihsel perspektiften incelemek için Bkz: Philip McMichael, (çev: Duygu Avcı) Gıda Rejimleri ve Tarım Sorunları, Notabene Yay. 2022.
[2] Tayfun Özkaya ve Fatih Özden, “Agroekoloji: Bir Bilim, Bir Uygulama ve Bir Hareket” Agroekoloji: Başka Bir Tarım Mümkün içinde, (editörler: T. Özkaya, M. Y. Yıldız, F. Özden, U. Kocagöz), Metis Yay. 2021, ss. 17-44.
[3] Peter M. Rosset, ve Miguel A. Altieri, (çev: Fatih Özden) Agroekoloji: Bilim ve Politika, Notabene Yay. 2022, ss. 20-22.
[4] C. I. Nicholls, M. Parrella, ve M.A. Altieri. “The Effects of a Vegetational Corridor on the Abundance and Dispersal of Insect Biodiversity within a Northern California Organic Vineyard.” Landscape Ecology, 2001, 16, ss. 133–146.
[5] Miguel A. Altieri, Agroecology: Key Concepts, Principles and Practices, Third World Network and Sociedat Cientifica Latinamericana de Agroecologia (SOCLA), 2015, Malaysia and USA, ss.27-28.
[6] Miguel Altieri, 2015, Age, s.39.
[7] J. Pretty, J.I.L. Morrison ve R.E. Hine, “Reducing Food Poverty by Increasing Agricultural sustainability in the Developing Countries” Agriculture, Ecosystems and Environment, 2003, 95, ss.217-234’den aktaran Peter M. Rosset, ve Miguel A. Altieri, 2021, Age, s. 82.
[8] Rodale Institute. “The Farming Systems Trial: Celebrating 30 Years.” Kutztown, PA. 2020, https://mk0rodaleinstitydwux.kinstacdn.com/wp-content/uploads/fst-30-year-report.pdf
[9] Peter M. Rosset, B. Machín Sosa, A.M. Jaime ve D.R. Lozano, “The Campesino-to-Campesino Agroecology Movement of ANAP in Cuba: Social Process Methodology in the Construction of Sustainable Peasant Agriculture and Food Sovereignty.” 2011, Journal of Peasant Studies, 38, 1: ss.161–191.
[10] Peter M. Rosset ve Miguel A. Altieri, 2022, Age, s.117.
[11] FAO, Zero Budget, Natural Farming”, 2016, http://www.fao.org/3/a-bl990e.pdf
[12] Peter M. Rosset ve Miguel A. Altieri, 2022, Age, S.126.
[13] Karl Marx, El capital. Crítica de la economía política. Tomo I. Bogotá: Fondo De Cultura Económica, 1946, s.423-424’den aktaran: Peter M. Rosset ve Miguel A. Altieri, 2022, Age, s. 134.
[14] I. Diaz, I., B. Snipstal, ve S. Wang, Agroecology Does Feed the World: Learnings from La Via Campesina’s First Global Encounter on Agroecology and Peasant Seeds, November 19, 2012. https://sites.google.com/site/youthlvcna/agroecology/Agroecology-Schools.
[15] R.C. Anderson, J. Bruil, M: J. Chappell, C. Kiss ve M. P. Pimpert, “From Transition to Domains of Transformation: Getting Sustainable and Just Food systems through Agroecology”, Sustainability, 2019, 11(19), 5272; https://www.mdpi.com/2071-1050/11/19/5272