Osman Şenkul - Yoksulluk Kuyusu Derinleşiyor

Yoksulluk kuyusu derinleşiyor
Osman Şenkul
Eski Atina’nın “Perikles Dönemi’nde (MÖ 461-429), Perikles, tüm Yunan kent devletlerini birleştirip MÖ 449’da Kallias Barışı’nı imzalayarak neredeyse 50 yıllık Pers savaşını sona erdirdi ve yirmi yıllık bir barış dönemine girildi. Perikles, kazanılan zafer adına tanrıları onurlandırmak ve Atina’yı yüceltmek için birliğin hazinesini daha önce eşi benzeri görülmemiş “bir inşa kampanyası için” kullanmaya karar verdi. Akropolis olarak bilinen kayalık tepenin bir tapınak kompleksine dönüştürülmesi için çalışmalar MÖ 447’de başladı. Bugün de önemli bölümü ayakta olan Akropolis inşaatında 20.000 tondan fazla mermer kullanıldı. Perikles’in döneminde sanat ve felsefe de çokça gelişti, Sokrates ve oyun yazarları Sophocles, Europides ve Aristophanes en iyi eserlerini veriyorlardı.
Ancak, bir yandan da, yükselen zenginliğin yanında, yoksulluk da artıyordu. Atinalı denizci Orsiphantos ve arkadaşı demirci Heliodoros, bir yanda yükselen zenginliğin yanında, giderek ağırlaşan ekonomik koşullar ve artan yoksulluğu konuşuyordu. Heliodoros, arkadaşıyla uzun konuşmalarında, aynı şeyleri defalarca dinlemiş olmanın uyuşukluğunu yaşıyorken, aklına birden parlak bir karşı çıkış fikri geldi. Bunu söylerse, tartışmayı bambaşka bir zemine kaydıracak ve dostunun tüm repliklerini de alt-üst etmiş olacak ve susturacaktı.
“Aziz dostum; Kimon gibilerin ganimet üzerine konup, ne oldum delisi gibi har vurup harman savurdukarı doğru. Ellerindeki uçsuz, bucaksız serveti Atina eğlencelerinde harcıyorlar; ama diğer yandan, aç-susuz kimse var mı? Sokakta yatan kaldı mı koca Atina’da?”
Gerçekten de, Heliodoros’un da tahmin ettiği gibi, Orsiphantos hiç beklemediği böyle bir çıkış karşısında duraladı. Konuşmaktan dolayı bir süredir elini süremediği kupasını alıp büyük bir yudum şarap içti. Ardından bir küçük parça kurutulmuş balığı, ağzında hafif dolaştırıp, tuzunu emdikten sonra neredeyse çiğnemeden yuttu. Dostunun hareketlerini izleyen Heliodoros neredeyse zaferini ilan etmek üzereydi ki, Orsiphantos şarabından küçük bir yudum daha aldıktan sonra, hafif gülümseyerek konuşmaya başladı:
“Sevgili dostum, sen bir galon zeytinyağının kaç drahmi olduğunu biliyor musun? Ya bir galon şarabın? Bir yaşında bir oğlak kaç drahmi sence? Bir fıçı kurutulmuş balık için ne kadar istiyor Atinalı tacirler biliyor musun? Ne oldu? Neden öyle bakıyorsun? Önceden zeytinyağını yalnızca karnımızı doyurmak ve hastalıklarımızı iyileştirmek için kullanırken, şimdi bu ganimet zenginleri zeytinyağı içinde yıkanıyorlar. O nedenle bir galon zeytinyağını eskisi gibi 5 drahmiye bulmak olanaksız artık. Ya şarap? Eskiden yalnızca yemeklerde ve böyle sohbetlerde içerdik. Şimdi bu ganimetçiler, zeytinyağı banyosundan çıkıp, şarap banyosunda durulanıyorlar. Şimdi tüm Atina’yı dolaşıp arasan, galonu 3 drahmiden şarap bulamazsın. Bu ganimetçiler, ‘ben senden çok oğlak ikram ederim’ diye yarışa girmekten, Atina çevresinde sürü bırakmadılar. Eskiden olduğu gibi, bir ailenin günlerce sofrasının başyemeği olan bir oğlak almak için artık 8 drahmi yeterli mi sence? Şu, şarabımızın yanında yediğimiz kurutulmuş balık kaç drahmi oldu biliyor musun? Eskisi gibi 10 drahmiye bir fıçı kurutulmuş balık bulmak mümkün değil, sen de çok iyi biliyorsun. Artık, o aç olmadığını söylediğin insanlar, eskiden olduğu gibi bir drahmiye 6 ekmek alamıyorlar. Oğlak ve balık yerine, kırlara çıkıp ot topluyor ve onları pişirip yiyorlar. Çünkü sevgili dostum, bu insanların günlük kazancı, o da eğer bir becerileri varsa, hâlâ eskiden olduğu gibi 2 drahmi. Bir becerisi olmayanlara yine yarım drahmi veriyorlar; söyler misin, yalnız dahi yaşasan üç obolos ile nasıl geçer koca gün? Bir ekmeğin yanına bir desti şarap dahi alamazsın bu parayla. Elinden çok iş geliyorsa; mesela bir doktorsan ya da heykeltıraş, günlük kazancın eskiden de olduğu gibi 6 drahmiyi buluyor. Zeus aşkına söyler misin, Akropol yokuşunun başındaki yüksek duvarlı avlunun içindeki küçük evinde yaşayan doktor Kallistratos bu Kimon gibilerinden çok mu kötü durumda ki, ailesini geçindirmekte zorlanmaya başladı? Yolculuğa çıkmadan önce dişlerim için kendisine uğradığımda, oğlunun doktor olmasına karşın orduya katılmak istediğini söyledi. Ya dostum barınma? Eskiden 400 drahmiye ev bulmak mümkündü. Tamam, 1.000 drahmilik ev de vardı ama küçük bir ailen varsa, 400 drahmi ödeyerek, hem de bahçesinde kuyusu olan bir mütevazı ev alabilirdin. Yok dostum, yok, artık o fiyata ev yok. Perikles efendi, ‘kimse sokakta kalmayacak, herkesin barınacak bir yeri olacak’ diye emir verirken, bu fiyatlardan haberi yok. Askerleri her gün sokaklardan insan toplayıp surların dışına, keçi ağıllarına atıyor. Perikles bunu bilmiyor mu sanıyorsun? Eğer öyle sanıyorsan aldanıyorsun, dostum. Bütün bunları rapor ediyorlar askerleri. Ama o, Kimon gibileri de, yoksulluktan kıvrananları da yok sayıyor.”
Heliodoros adeta şoktaydı. Tam dostunu köşeye sıkıştırdığını düşünürken, kendisi bu duruma düşmüştü. Birkaç kez araya girmek istediyse de cesaret edememişti. Dostunun verdiği örnekler baştan sona doğruydu. Atina’da bir zenginlik olmasına vardı, ama her geçen gün geçinmek daha da zorlaşıyordu. Atina’da evi daha çok para ettiği için satıp, daha güvensiz olmasına karşın kırsal bölgelere taşınanların olduğunu biliyordu. Hatta bir dostu, ‘Aileden Atinalı olduğum bilinmese gidip birilerine köle olacağım, ama Perikles onu da yasakladı’ demişti. Bu düşünceler Heliodoros’ta bir kıvılcım daha yaktı. Elbette ya, Perikles Atinalıların köleliğini kesinlikle yasaklamıştı.
Tüm bu olan bitenlerin üzerinden yaklaşık 25 yüzyıl geçtikten sonra, bugünlerde yaşananlara bakınca, o dönemde olmasa da, artık günümüzde Atina’nın komşusu olan Türkiye’de benzer sonuçlara doğru yol alındığını görüyoruz.
Elbette, pek çok başka gelişmenin etkisinden söz edilebilir; ancak, 19 Mart'ta başlayan siyasi operasyon sonrasında lira, dolar karşısında yüzde 10'a varan değer kaybına uğradı; ancak, Merkez Bankası’nın 50 milyar doları aştığı belirtilen rezerv satışlarıyla, geçici de olsa bu kayıp yüzde 3’e kadar çekilse de, yakın dönemlerde kayıplar yeniden yüzde 5’i aştı. Bu arada, Türkiye'nin kredi temelli takas puanı 300 puanın üzerine çıktı, Borsa İstanbul’da yalnızca ilk günde yüzde 7'ye varan düşüşler devam etti, Merkez Bankası, politika faizini yüzde 42,5'ten yüzde 46'ya yükseltti. Böylece TCMB, 13 ay sonra ilk kez faiz artırmış oldu. Para Politikası Kurulu, gecelik borç verme faiz oranını da yüzde 46'dan yüzde 49’a çıkardı. Mevduat faizleri yüzde 39-40 düzeylerinden yüzde 50’nin üzerine yükseldi. Para piyasası fonlarında (likit fonlar) tarihte ilk kez zarar yazıldı. Doğal olarak, istihdam ve büyümenin temeli sayılan yatırımlar için kullanılan kredilerin faizleri görülmedik düzeylere çıktı.
Tam da bunlar yaşanırken, Bahçeşehir Üniversitesi Ekonomik ve Toplumsal Araştırmalar Merkezi, Betam, Prof. Dr. Seyfettin Gürsel ve Araştırma Görevlisi Oğuz Yurtoğlu tarafından hazırlanan "Türkiye’de Derin Yoksulluk" başlıklı araştırma notunu yayımladı.
Araştırmada, “Yoksulluğun toplumsal sorunların ilk sırasında yer aldığı sanırız rahatlıkla söylenebilir. Buna karşılık yoksulluğun nasıl tanımlanacağı tartışmalı bir konudur. Farklı yoksulluk ölçütleri mevcuttur ve bu ölçütleri farklı yoksulluk kümeleri belirlemektedir” denildi.
Araştırma notunda “Derin Yoksulluk” adıyla daha dar ama kendi içinde daha tutarlı yeni bir yoksulluk ölçütü tanımlandığı belirtilerek, “Bu ölçüt Maddi ve Sosyal Yoksunluğun hesaplanmasında kullanılan 13 sorunun içinden seçilen 6 temel maddi ihtiyaç esas alınarak oluşturuldu” denildi ve şu bilgiler verildi:
“Derin yoksulluğun tanımı diğer ifadeyle ölçütü temel maddi ihtiyaçlara erişim olanağı yaklaşımını esas alıyor. Bu bakımdan Maddi ve Sosyal Yoksunluk (M&SY) ölçütü için belirlenmiş olan 13 ihtiyaçtan 6’sı temel maddi ihtiyaç olarak tanımlandı.”
Söz konusu 6 temel ihtiyaç şöyle sıralandı:
1. Ekonomik olarak beklenmedik harcamalar
2. Kira, elektrik, su, doğalgaz faturaları, kredi taksitleri ve borç ödemeleri
3. İki günde bir et, tavuk, balık içeren yemek
4. Evin yeterince ısınması
5. Eskiyen giysilerin yerine yenisini almak (birey düzeyinde)
6. Düzgün iki çift ayakkabıya sahip olmak (birey düzeyinde)
Bu ihtiyaçların en az 5’ini veya tümünü karışlayamayan bireyler, Gelir ve Yaşam Koşulları Anketi’nin (GYKA) mikro verisinden ayrı ayrı hesaplanarak, 2015-2023 döneminde derin yoksulluğun seyri ile 2023’te 12 bölgede derin yoksulluk seviyeleri ve başlıca özellikleri belirlendi.
Belirlenen bu 6 temel maddi ihtiyacın en az 5’ini karşılayamayan fertlerin toplam nüfusa oranı 2015’te yüzde 9’dan 2018’de yüzde 6,2’ye kadar gerilese de, izleyen yıllarda dalgalı bir seyir izleyerek 2023’te yüzde 7,7 düzeyine yükseldi.
Derin yoksulluk düzeyini belirleyen başlıca etkenleri kişi gelir ve gelir dağılımı değişimlerinin oluşturduğu anlaşılıyor. Araştırma, 6 temel ihtiyacın hiçbirini karşılayamayan bireylerin nüfusa oranının daha az dalgalı bir seyir izlediğini ortaya koydu: Bu oran 2015’teki yüzde 3,4 düzeyinden, 2023’te yüzde 3,3 düzeyine geriledi.
Derin yoksulluğun giderek büyümesinin temelinde, Türkiye’de gelir dağılımı eşitsizliğindeki belirgin artışın etkisi oldukça büyük. Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) verilerine göre dahi, 2023 yılında en zengin yüzde 20’lik kesim toplam gelirin yaklaşık yüzde 49,8’ini alırken, en yoksul yüzde 20’lik kesim yalnızca yüzde 5,9’unu elde etti. Gelir dağılımı eşitsizliğini ölçen Gini katsayısı da 2023’te 0,433’e yükselerek, 2006’dan bu yana en yüksek düzeyine ulaştı. Bu katsayı sıfıra yaklaştıkça gelir dağılımında eşitliği, bire yaklaştıkça ise bozulmayı ifade ediyor. Özellikle en zengin yüzde 5’lik kesim, 2023 itibarıyla toplam gelirin yüzde 24,7’sini alırken, en yoksul yüzde 5’lik kesim sadece yüzde 0,9’unu elde edebildi. Bu durum, gelir dağılımındaki uçurumu daha da derinleştirdi.
Tarihin derinliklerinden bugüne, birbirine benzer gelişmelerin sonuçlarına bakarken, yansımalarında ise önemli bir farkın olduğunu da görmemek olası değil:
Perikles tarihe, “Atina’nın olduğu kadar sanatın, mimarinin ve felsefinin de yüksek bir seviyeye ulaştığı Altın Çağ’da hüküm süren Perikles demokrasinin gelişiminde büyük adımlar attı” diye geçerken, günümüz Türkiye’sindeki yoksullaşmanın daha da derinleşmesine yol açan 19 Mart ve izleyen dönemdeki operasyonların mimarları, bugün olduğu gibi, gelecekte de şöyle anılacak:
- The Guardian ve BBC: İmamoğlu’nun tutuklanması, Türkiye’nin otokrasiye sürüklendiğinin bir işaretidir.
- The Guardian: Protestolar yalnızca İmamoğlu’na destek değil, aynı zamanda ülkenin siyasi gidişatına karşı ciddi bir tepki olarak yayıldı.
- Reuters: Muhalefet İmamoğlu’nun gözaltına alınmasını “darbe” olarak nitelendirdi ve bu durum Türkiye’deki siyasi gerilimi daha da artırdı.
- Financial Times: İmamoğlu’nun tutuklanması, Türkiye’deki demokrasiye olan güveni zedeledi ve bu durum ülkenin ekonomik istikrarını tehdit ediyor.
- Associated Press: İmamoğlu’nun tutuklanmasının ardından Türkiye genelinde büyük protestolar başladı ve bu protestolar, son on yılın en büyük gösterileri oldu.
- İnsan Hakları İzleme Örgütü (Human Rights Watch) Türkiye Direktörü Emma Sinclair-Webb: İmamoğlu’nun gözaltına alınması, yargı sisteminin siyasi amaçlarla kötüye kullanılmasıdır.
Kısacası, İmamoğlu’nun gözaltına alınması, uluslararası kamuoyunda Türkiye’deki demokratik gerilemenin ve otoriterleşme eğilimlerinin bir göstergesi olarak değerlendirildi ve bu değerlendirmeler, tarihe silinmeyecek kayıtlar olarak kazındı. Dolayısıyla bu gelişme, Türkiye’nin uluslararası ilişkilerini ve ekonomik istikrarını da etkileyebilecek önemli bir dönüm noktası olarak görülüyor.