05 Aralık 2025

Osman Şenkul - “Net hata noksan”dan çiftçiye küçük pay gıda enflasyonunu düşürür

osman-senkul-net-hata-noksandan-ciftciye-kucuk-pay-gida-enflasyonunu-dusurur

“Net hata noksan”dan çiftçiye küçük pay gıda enflasyonunu düşürür

Osman Şenkul

Almanya'nın ciro ve çalışan sayısı açısından en büyük bankası, Frankfurt merkezli Deutsche  Bank, geçen Mart ayında yayınladığı bir notunda, dikkatleri, “net hata ve noksan” (net hatalar ve eksikler) kategorisinde yer alan “gizemlere” çekiyor. Teorik olarak, her çeyrekte meydana gelen hataların “birbirini dengelemesi” gerektiğinin altı çizildiği notta, Deutsche Bank'ın “karanlık madde” olarak adlandırdığı, açıkça rastgele olmayan modellerin ortaya çıktığı vurgulanıyor: “Bazen, örneğin Yeni Zelanda'ya göç edenlerin kayıt dışı para transferleri gibi durumlarda, bu modellerin açıklaması masumdur. Ancak genel olarak, kayıp paranın sermaye kaçışı ve vergi kaçakçılığından kaynaklandığı görülmektedir.”

Financial Times Alphaville, Deutsche'nin, Birleşik Krallık'a sistematik net girişlerin Rusya'dan çıkan parayı ve Londra'daki yüksek konut fiyatlarını takip ettiği yönündeki bulgusunu ortaya koyuyor; bir başka deyişle bu durum kısaca, “Yurtdışında gayrimenkul satın almak, servetinizi gizlice dışarı çıkarmak için harika bir yoldur, çünkü diğer nedenlerin yanı sıra, bu işlemler genellikle ulusal istatistikçiler tarafından kaydedilmez” diye özetleniyor.

Deutsche Bank ayrıca, resmi kayıtların ötesinde, İsviçre, Norveç ve ABD'ye büyük ve sürekli net sermaye girişleri olduğunu tespit ettiğine işaret ederek, “Net hatalar ve eksikler” kisvesi altında Kuzey Avrupa’nın büyük bir kısmından kaçmış olabilecek önemli miktardaki sermayeye odaklanmak istiyoruz” diye açıklıyor. İsveç’te, bu açıklanamayan akışlar, resmi kayıtlara göre yurtdışına yatırım için çıkan toplam sermaye miktarıyla yaklaşık aynı büyüklüktedir. Deutsche’nin ifadesiyle, “İsveç’in ulusal istatistikçileri, İsveç’in yurtdışı servetini yaklaşık yüzde 100 oranında hafife almaktadır.”

TCMB’nin “net hata noksan” diye isimlendirdiği bu “net hatalar ve eksikler” özetle şöyle tanımlanıyor: Bir ülkede, tüm fiili ödemeler dengesi girişleri toplandığında, ortaya çıkan bakiye neredeyse kaçınılmaz olarak “net bir alacak veya net bir borç” gösterecektir. Bu bakiye, beyannamelerin derlenmesindeki “hatalar ve eksiklerin” sonucudur. Hataların ve eksiklerin bazıları, ilkelere pratik olarak yaklaşma önerileriyle ilgili olabilir. Ödemeler dengesinde, standart uygulama net hatalar ve eksikler için bir kalem göstermektir. Bazı derleyiciler tarafından dengeleme kalemi veya istatistiksel tutarsızlık olarak adlandırılan bu kalem, kaydedilen bileşenlerin fazla veya eksik beyanını dengelemek amacıyla kullanılır.”

Ekonomist Mahfi Eğilmez’in tanımlamasıyla; “Bir ülkenin dış dünya ile ekonomik ilişkilerini gösteren ödemeler dengesine ilişkin verilerin derlenmesinde ortaya çıkan hatalar ve eksiklerin ödemeler dengesi tablosunda gösterildiği kaleme net hata ve noksan adı veriliyor.” Bu veriyi daha açık anlatmak gerekirse; net hata noksan kalemi “eksi” çıkıyorsa, belirtilen rakam kadar bir “para çıkmış” ama nereye ve nasıl çıktığı bilinmiyor, “artı” çıkıyorsa, belirtilen rakam kadar bir “para girmiş” ama nereye ve nasıl girdiği bilinmiyor, demektir.

TCMB’nin son verilerine göre, Türkiye’nin “ödemeler dengesi” uzun zamandır olduğu gibi, günümüzde de, çok ciddi ölçüde “artı ya da eksi / net hata noksan” gösteriyor. Buna göre, ödemeler dengesi 2025 yılı Ocak’ta 3 milyar 163 milyon dolar fazla, Şubat’ta 2 milyar 488 milyon dolar eksik, Mart’ta 3 milyar 200 milyon dolar eksik, Nisan’da 5 milyar 981 milyon dolar eksik, Mayıs’ta 1 milyar 256 milyon dolar fazla, Haziran’da 1 milyar 419 milyon dolar fazla, Temmuz’da 1 milyar 696 milyon dolar eksik, Ağustos’ta 998 milyon dolar eksik ve Eylül’de 3 milyar 824 milyar dolar eksik ve bu dokuz aylık dönemde de, 12 milyar 349 milyon dolar eksik olarak belirlendi.

Her ne kadar, TCMB bu durumu, “Türkiye’nin ödemeler dengesi istatistiklerinde ilgili ayın verisi, uluslararası uygulamalara göre oldukça kısa bir gecikme dönemi olarak nitelendirilebilecek yaklaşık altı haftalık bir gecikme ile yayımlanmaktadır” diye açıklasa da, yine TCMB’nin yıllıklandırılmış verileri de, aynı “açıkları” ortaya koyuyor. Bir başka deyişle, yine TCMB’nin kendisi, tüm bu aylık verileri açıklayıp, kayıt altına aldıktan sonra, “artıları ve eksileri” hesaplayarak, yıllıklandırılmış verileri de açıklayıp, kayıt altına alıyor. Dolayısıyla, yıllıklandırılmış olarak baktığımızda da, 2024 Eylül ayındaki veriler, önceki bir yıllık dönemde 11 milyar 15 milyon doların, geçen Eylül ayı itibarıyla, önceki bir yıllık dönemde ise 17 milyar 658 milyon doların nereye gittiğinin bilinmediğini ortaya koyuyor.

Tüm bunları yaşayıp, TCMB kayıtlarından izlediğimiz zamanlarda, Türkiye’de “cari açıkların kontrol altında” olduğuna ilişkin resmi açıklamalar da, hız kesmeden sürüyordu.

Ancak, aynı zamanda, farklı uluslararası kuruluşlardan da, farklı bazlarda değerlendirmeleri de değişik yayın organlarından izledik. Örneğin, Türkiye’nin 2025 Eylül ayı ödemeler dengesi verilerini değerlendiren ING Global, sermaye hareketlerinin belirleyici rolüne dikkat çekti. ING Global değerlendirmesinde, "Türkiye'nin eylül ayına ilişkin cari işlemler dengesi, tahminlerle uyumlu bir seyir izlerken, bu dengenin oluşmasında sermaye işlemleri hesabının önemli bir rol oynadığı gözlemlendi. Ancak detaylara inildiğinde, dış ticaret açığının geçen yıla göre artış göstermesi dikkat çekti" denildi. ING Global önümüzdeki dönemde ise, yurt içi talepteki zayıflık ve küresel ticaret gerilimlerinin cari dengenin seyrini etkileyecek temel faktörler olmasının beklendiğine de dikkat çekti.

BBVA’nın araştırma notunda da hanehalkı finansal varlıklarının gayri safi yurt içi hasılaya (GSYH) oranla gerilediğine dikkat çekildi ve kırılganlıkların arttığına işaret edildi. BBVA Research raporuna göre, Türkiye'de hanehalkı finansal varlıkları ikinci çeyrekte GSYH oranına göre gerileme kaydetti. Diğer yandan, net kısa döviz pozisyonunun yükselmesi, ülkenin olası şoklara karşı kırılganlığını artırdığı belirtiliyor. Raporda detaylandırılan verilere göre, hanehalkı finansal varlıkları ilk çeyrekteki yüzde 39,6 seviyesinden ikinci çeyrekte GSYH'nin yüzde 38,7'sine geriledi. Mevduat, hanehalkının finansal varlıklarındaki ana unsuru oluşturmaya devam ederken, net kısa döviz pozisyonu 185 milyar dolar ile 2018'den bu yana en yüksek seviyeye ulaşarak kırılganlık risklerini artırdı.Bu sırada, yukarıda da belirttiğimiz gibi, cari denge kalemleri içindeki en dikkat çekici unsur, net hata ve noksan kaleminin eksi 12 milyar 349 milyon dolar seviyesine gerilemesiydi: “Net hata ve noksan kaleminin eksi olması, kaynağı belli olmayan bir sermaye çıkışı demektir. Eğer bu kalem sıfır olsaydı, cari açık 27 milyar dolara yaklaşacaktı. Bu nedenle Merkez Bankası verileri güven vermiyor; bu tabloyla istikrar ya da yatırım programı yapılamaz.”

Ekonomist Mahfi Eğilmez’in geçen Nisan ayında yazdığı bir yazısı da, “nereye gittiği, ya da nereden geldiği” belirlenemeyen bu milyon dolarların bir olası çıkış yolunu da aydınlatıyor: “Ödemeler dengesinde yer alan net hata ve noksan kalemi verileri Türkiye’ye kaçak yollarla altın girdiği ve bunun parasının dışarıya yine kaçak yollarla çıkarıldığı yönünde emareler veriyor.” Eğilmez ‘Altına Hücum‘ başlıklı yazısında “Dünyada belirsizlikler ne kadar artmışsa altına dönüş o kadar artıyor ve sonuçta altına talep arttığı için de altın fiyatları yükseliyor” diye yazdı. Türkiye’de belirsizlik eğiliminin yükselme yönünde ilerlediğine de dikkat çeken Eğilmez, gelişmeleri, “Bu artışa karşın Türkiye’de altına dönük talebin eski hızıyla devam etmiyor görünmesinin yanıltıcı olduğunu vurgulamamız gerekiyor” diye yorumladı.

Uluslararası Para Fonu (IMF) Ödemeler Dengesi İstatistikleri Komitesi’nin “Net Hatalar ve Eksikliklerin Analizi” başlıklı toplantısının bulgu özetleri de şöyle not edildi: “Küresel Net Hata Noksan tarihsel olarak yüksek seviyelerde ve hızlı bir şekilde artarken, bu eğilimin ülkelerin istatistik programlarının sınır ötesi işlemleri yeterince ölçme kapasitesinin eksikliğini ortaya koyduğu ve politika yapımında yanlış yönlendirmelere yol açabileceği endişesi giderek artıyor. Net Hata Noksanların bilinen ve ortaya çıkan tetikleyicilerini ele alabilecek kapsamlı bir ödemeler dengesi veri doğrulama prosedürünün nasıl tasarlanacağı konusunda daha fazla araştırma yapılması gerekiyor. Anket sonuçları, ankete katılan ekonomilerde genel olarak kabul edilebilir bir Net Hata Noksan seviyesi veya Net Hata Noksanı değerlendirmek için genel olarak kabul görmüş göstergeler olmadığını gösteriyor. Ankete katılanların yarısı, Net Hata Noksana katkıda bulunan hesapları ayırt etmede zorluk yaşadıklarını belirtti. Ekonomiler genelinde, veri kaynaklarının geliştirilmesi, uluslararası veri tabanlarının kullanılmasıyla ayna veri doğrulamasının iyileştirilmesi ve ikili ayna veri alışverişinin, iç ödemeler dengesi asimetrilerini ele almada en etkili yöntemler olduğu görüşü hakimdir.”

“Net hata noksanın” verisinin önemli kalemlerinden birisi olduğu Türkiye’nin ödemeler dengesi açıkları, yaygın oharak “ekonominin yumuşak karnı” olarak nitelendiriliyor. Genel olarak “cari açık” olarak bilinen açıklar sanayiden, hizmetlere ve hatta tarıma kadar her alanda üretilenden çok ithal edilmesinden kaynaklanıyor. Türkiye ekonomisi, ihracat da yapsa, ithalat da yapsa, bir yandan açık üretmeye devam ediyor. Birçok sektörde, 100 dolarlık ihracat yapabilmek için, 50 dolardan fazla ithalat yapılmak zorunda kalınıyor. Sektörlere bağlı olarak, bu ihtiyaç 70-80 doları buluyor. Uluslararası Para Fonu (IMF) bu durumu şöyle değerlendiriyor: “Türkiye'nin yapısal politikaları, yerli malların ithalata göre rekabet gücünü artırmaya ve ihraç ürünlerini değer zincirinde daha yukarılara çıkarmaya yönelik olmalıdır. Geçtiğimiz on yıl boyunca Türkiye'nin ihracat hacmindeki güçlü büyüme rakamları, yüksek ithalat ihtiyaçlarını karşılamadı. Buna ek olarak, ihracat değerindeki artış, ihracatın miktarsal hacmindeki artışın gerisinde kalmaya başladı.”

Türkiye’nin bu “yumuşak karnı”na bağlı ağrılarında, mevsimlere göre değişiklikler yaşanıyor; turizm gelirlerinin arttığı yaz aylarında, cari açıktaki artış yavaşlarken, kışa doğru turizm gelirleri azalıp, ısınma ihtiyacından dolayı enerji ithalatı artınca, cari açıktaki artış da hızlanır. Böylece, yaz aylarında gözlenen iyileşme, kışın tam tersine döner. Kısacası ekonomi, dengesizlikler içinde denge bulmaya çalışıyor. Ancak, bu denge arayışları her zaman dönüp dolaşıp, “cari açık” duvarına tosluyor.

Tüm bunları yaşarken, açıklamalar ve değerlendirmeler yapılırken, Türkiye'nin 5 yıllık kredi risk primiyle ilgili açıklama yapan Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, "Risk primimiz, 2018 yılı Mayıs ayından sonraki en düşük seviyesine geriledi. Uyguladığımız program sayesinde güçlenen finansal istikrar bu iyileşmede etkili olurken dış finansman maliyetlerimiz de önemli ölçüde azaldı" dedi. Her ne kadar, net hata noksan ve benzeri verilerle doğrudan ilgisi olduğu söylenemese de, “artık daha ucuza borçlanabileceğiz”in bu müjdesi de, “net hata noksan” ile nereye gittiği belli olmayan milyarlarca dolarlık varlığın önünü kapatmak yerine, yanlarına yenilerini “rahatça ekleyebilecek” olanaklar da sağlanabileceğine işaret sayılabilir.

Ancak, bu aşamada asıl üzerinde durulması gereken noktanın, hükümetin çözüm önceliği konusunda yaptığı tercihi ortaya koyan gelişmenin olduğunu düşünmek gerekiyor.

Hafta başında, Türkiye’nin uluslararası borçlanmalarındaki risk priminin 2018 Mayıs’ından sonraki en düşük düzeyine indiği müjdesini veren Şimşek, tam bir ay önce açıklanan Eylül ayı enflasyon verilerine yönelik yaptığı değerlendirmede,  "Eylülde yüksek gerçekleşen aylık enflasyonda gıda fiyatları belirleyici oldu. Zirai don ve kuraklık kaynaklı gıda enflasyonu uzun dönem eylül ayı ortalamasının 3 puan üzerinde gerçekleşti ve aylık enflasyona 1,1 puan katkı yaptı" dedi. Buradan anlaşılacağı üzere, enflasyonun düşürülememesindeki suçlu “zirai don” olduğu için birşey yapılamamıştı. Oysa, ülke sınırlarından dışarıya çıkıp nereye gittiği belli olmayan milyarlarca dolar olmasına karşın, yeni milyar dolarlarca yeni borçlarının kapısını ardına kadar açacak beceri bir çırpıda gösterilmiş ve sorun çözülmüştü.

Artık umudumuz, tuhaf bir şekilde ortadan kabolup, nereye gittiğini bile bilemediğimiz milyarlarca dolar “net hata noksan”ın küçük bölümünü, zirai donun vurduğu çiftçilerimizin ceplerine yönlendirsek, gıda enflasyonunda Bolivya, Malavi, İran, Güney Sudan, Arjantin ve Haiti ile birlikte ilk yediye girmezdik. Daha da önemlisi, yeni sezonun gıda ürünleri ekimi için gereken tohumu, mazotu ve tarım ilacını nasıl alacağını düşünmek ve hatta topraklarının bir bölümünü satmak ya da bankaya rehin bırakarak borçlanmak zorunda kalmazdı.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

T-Soft E-Ticaret Sistemleriyle Hazırlanmıştır.