Osman Şenkul - İki yüzyıl öncesinin Ludizm’i, bu yılların Enternasyonalizm’i olabilir mi?
İki yüzyıl öncesinin Ludizm’i,
bu yılların Enternasyonalizm’i olabilir mi?
Osman Şenkul
İngiltere’nin Galler, İskoçya ve Sussex bölgeleri, 18. Yüzyılın sonları ve 19. Yüzyılın ilk yarısında makineleşmenin yoğun olarak yayıldığı bölgeler olarak biliniyor. Bu makineleşmenin hızlı yayıldığı bölgelerden birisi de, yoksullara yardım için zengin din adamlarını soyan Robin Hood efsanesinin geçtiği Sherwood ormanlarını da içeren Notthingam bölgesidir. Bu bölge, hızlı makinalaşma nedeniyle, Robin Hood’dan yüzlerce yıl sonra başka bir efsanenin de doğum yeri oldu. Efsaneye göre, Ned Ludham (ya da Ned Ludd) adlı bir çırak, o dönemin yün ve pamuk atölyelerinden birinde çalışıyordu. Çorap üretimi yapılan atölyenin sahibi, bir süre sonra, yeni geliştirilip, ülkenin birçok yerinde yüzlerce kişiyi işinden eden makinalardan birini satın alıp, kurmuş ve elbette Ned’i kapının önüne koymuştu. Bunun üzerine 1779 yılında Ned Ludd, çorap dokuma tezgahını tahrip etti. Buna benzer olaylar tüm İngiltere’ye yayıldı ve Ludizm ortaya çıktı. İngiltere’de makinelerin ve fabrikaların tahribine karşı şiddetli cezalar -ki ölüm cezası dahil- Ludizm’in yayılmasını önleyemedi.
İngiltere’de yükselen makinalaşmanın işinden ettiği binlerce atölye çalışanı başkaldırdı; isyan edenler özellikle yün ve pamuk endüstrilerini sarsan makina kırma eylemlerine katılıyordu. Bu büyük hareketin adı “Luddite isyanları” olarak biliniyordu. Luddite'ler, Sherwood Ormanı'nda yaşayan ve bu hareketi yönettiği düşünülen ve kendisini işinden eden makineyi parçalayarak “efsane” olan “Ned Ludd” başkaldırısına dayanıyordu. Bu efsanevi kişiyi takip eden gruplar, bu “isyankâr” gibi, kendilerini işlerinden eden ya da aldıkları ücretlerin neredeyse yarıya indirilmesine neden olan makinaları parçalıyorlardı. Sonraki yüzyılda da giderek büyüyen ve İngiltere tarihine geçen bu makine kırma başkaldırılarını başlatan kişi olarak bilinen Nedd Ludd da, efsanenin yaratıcısı olarak ilham vermeye devam ediyordu.
Ancak, ilk adımı 1779’da atıldığı söylenen bu Luddizm hareketi daha etkili olarak, 1811 yılında Nottinghamshire'da başladı ve kısa sürede tüm ülkeye, özellikle 1812 yılında West Riding of Yorkshire ve Lancashire'a, ayrıca Leicestershire ve Derbyshire'a yayıldı. Önce Yorkshire’da yükselen başkaldırılarda Luddite'ler, işçilerin işsiz kalmasına neden olan yeni makinelerden kurtulmak istiyorlardı. El dokumacıları, dokuma tezgahlarının kullanılmasını istemiyorlardı. Nottinghamshire'daki protestolar ise ücret kesintilerine karşı yükseliyordu. İşçiler, fabrikalara girerek yeni dokuma tezgahlarını ve işlerini ellerinden aldıklarını düşündükleri diğer tüm yeni makineleri tahrip ettiler. Ayrıca, Ludditler ile hükümet askerleri arasında çatışmalar yaşandı.
Makine kırıcıları yakalamak için fabrikaları korumak üzere adamlar görevlendirildi ve bilgi verenlere ödül verildi. Hükümet, sorunların yaşandığı bölgelere binlerce asker gönderdi. 1812 yılında, makine kırmak ölüm cezası ile cezalandırılan bir suç haline getirildi ve ertesi yıl 17 kişi idam edildi. Luddistler çok etkiliydiler ve en büyük eylemlerinden bazılarında ele geçirilenler 100 dolayında kişiye ulaşmış olsa da, zamanla, nispeten daha az sayıda tutuklama ve infaz oldu.
Kargaşalar beş yıl daha devam etti. Bu kriz, buğday fiyatlarının artmasıyla ortaya çıkan gıda kıtlığı ve 1815 ile 1816 yıllarında çorap ve triko fiyatlarının çökmesi nedeniyle daha da kötüleşti. Bir uzlaşma noktası bulmak için çeşitli girişimlerde bulunuldu; ancak, sorunlar on dokuzuncu yüzyılın ortalarına kadar devam etti ve bu tarihte yün endüstrisi de bir yandan büyük ölçüde el işçiliğinden uzaklaşmıştı. Ludditler, 19. Yüzyıl’ın ilk yarısında sorunlarla karşılaşan ilk işçi grubu değildi. Ülkenin bazı ekonomik zorlukları, ülkeler arasındaki ticareti aksatan Napolyon Savaşları'na da (1802-1812) bağlandı. Ludditler, teknolojik değişime şiddetle karşı çıkan insanlar olarak tanımlandı ve ayaklanmalar, yün endüstrisinde yeni makinelerin kullanılmaya başlanmasına bağlandı.
Kısacası, 1733’te İngiliz John Kay’in seyyar mekiği icat etmesiyle birlikte, makineleşme için önemli bir adım atılmıştı. İlerleyen yıllarda benzer icatlarla devam eden makineleşme, sanayi devrimi diye kabul edilen süreçte sıçrama yaptı. Özellikle dokumacılıkta hızlı makineleşme yaşandı. Richard Arkwright 1767’de döner iplik makinesini icat etti. Sanayileşme süreci ile birlikte gelişen serbest rekabet, yığınsal bir mülksüzleştirme ve proleterleştirme aracı oldu.
Atölyeler kapandı ve zanaatkarlar sanayinin hizmetine girdi. Sanayi devriminin merkezinde makine vardı. Tek bir aleti kullanmaya yetenekli işçi, birden fazla aletin yerini alan “makine” ile yer değiştirdi ve makinenin bir uzantısı haline geldi. Kadın ve çocukların çalıştırılması bu gelişmenin (ve fabrika sisteminin) bir göstergesiydi. Böylece emeğin vasıfsızlaştırılmasında ve yabancılaştırılmasında en önemli adım atılmış oldu.
Ludist hareketler 1816 yılında dokuma makinelerinin tahribi ve kuru ot ambarlarının yakılması gibi eylemlerle yeniden ortaya çıktı. 1840’larda düşük ücretler yüzünden Sussex yöresinde işçiler; tarlaları, ahırları ve ambarları yaktılar. Bu yangınları, adına “Swing” dedikleri efsanevi bir yaratığa bağladılar. Yine 1843’te Galler’de “Rebecca Ayaklanmaları” ortaya çıktı. Kadın giysileri giyen, yüzlerini siyaha boyayıp silahlanan köylüler, geçişinde para ödenen köprülere saldırıp yıktılar. Hareket esas olarak İngiltere’ye özgü de olsa, zamanla Kıta Avrupası’nda da görüldü. Zanaatkarlar, özellikle dokumacılar ve giyim çalışanları, toprakları kamulaştırılan çiftçiler mülksüzleşmişlerdi. En çok dikkat çeken makine Lyon’lu Jackuard’ın dokuma tezgahı idi. Bu tezgah kendi kendine hareket edebilen ilk makineydi. Bir işçi birden fazla işçinin işini yapabiliyordu. 1831 ve 1834 Lyon ayaklanmalarında makineler sıkça tahrip edilmişti. Keza Almanya ve Doğu Avrupa’da da benzer eylemlilikler görüldü.
Kısacası, bu geniş kapsamlı ayaklanma hareketinin arkasında, binlerce atölye işçisinin işini makinalara kaptırırken, makinaların başında çalışabilecek bir iş bulanların aldıkları ücretlerin de alabildiğine düşürülmüş olması bulunuyordu.
Aradan iki yüzyıl ve iki büyük dünya savaşı geçip, teknolojinin baş döndürücü bir hızla ilerlemesi, yalnızca, İngiltere ya da Avrupa’da değil, küreselleşen ekonominin de etkisiyle, dünyanın her yerine uzanan benzer bir gelişmenin kapılarını ardına kadar açmış durumda.
İki yüzyıl öncesinin birçok işçinin yerini alan tekstil ve benzeri alanlarda kullanılmaya başlanan makinelerin yerini şimdi de, yapay zeka odaklı teknolojiyle geliştirilen araçlar insan gücünün yerini almaya başladı. Üretim süreçlerinde oluşturulan bu yeni tür otomasyonun yakın zamanda neden olduğu işten çıkarmaların, hızlıca yüzbinleri aştığını gösteriyor.
Reuters’ın derlediği verilere göre, yalnızca ABD’de bu ay şimdiye kadar 25 binden fazla işten çıkarma açıklandı. Bu sayıya UPS’in 48 bin kişilik işten çıkarma dalgası dahil değil. Avrupa’da ise toplam sayı 20 bini aşarken, bunun 16 bini yalnızca geçen hafta işten çıkarmaları duyuran Nestle’ye ait.
ABD hükümetinin tarihinin en uzun ikinci kapanması nedeniyle resmi istihdam verileri yayımlanamıyor. Bu yüzden yatırımcılar, şirketlerin işten çıkarma açıklamalarını dikkatle izliyor. Ancak birçok ekonomist, yıl sonuna doğru yapılan bu tür kesintilerin genellikle planlı olduğunu ve çoğunun uzun vadeye yayıldığını belirtiyor.
Geride bıraktığımız yaz aylarında 1 milyonuncu robotunu devreye sokan Amazon'un da, yarım milyondan fazla çalışanı robotlarla değiştirmeyi planladığına ilişkin açıklamalar, haberler her yana ulaştı. Tahminlere göre, bu hamle 2027 yılına kadar e-ticaret devinin ürünlerinin fiyatını yaklaşık 30 sent düşürebilir. Bu hamle, ABD özel sektöründe ikinci en büyük işgücüne sahip olan şirketin işgücünü önemli ölçüde azaltabilir, ancak Amazon'un serbest nakit akışını da büyük ölçüde iyileştirebilir.
Bu arada, Amazon, kurumsal kadrosundan 14 bin kişiyi işten çıkaracağını açıkladı. Bu karar, Target, Procter & Gamble ve diğer devlerin de binlerce ofis çalışanını azaltma hamleleriyle aynı döneme denk geldi. Reuters haberinde, Amazon’da yakın zamanda işten çıkarılacak çalışan sayının 30 bine kadar çıkabileceği belirtildi.
The New York Times gazetesi de, Amazon'un yönetimiyle yapılan röportajları ve sızdırılan iç belgeleri yakında haber yaptı. Bu belgeler, şirketin 600.000 kadar işçinin yaptıkları işleri robotlarla sürdürmeyi, depo operasyonlarını otomatikleştirmeyi ve bu görevleri yerine getirmek için insanlara olan ihtiyacı ortadan kaldırmayı amaçlayan bir planı aktif olarak uygulamaya başladığını gösteriyor.
Tüm bunların yanında, ABD Merkez Bankası Başkanı Jerome Powell’ın, yakın zamanda yaptığı konuşmalarda yer verdiği bu konudaki sözleri de oldukça çarpıcıydı. New York merkezli, kendisini “Piyasayı hareketlendiren ve dünyayı sarsan, dünyayı değiştiren teknolojik ve bilimsel gelişmeleri ele alıyoruz” sözüyle tanımlayan Futurism grubunun, “Jerome Powell, yapay zekanın iş piyasası üzerindeki etkilerinden derin endişe duyuyor” başlıklı yazısında, şöyle diyor:
“Son zamanlarda ekonominin kötüye gittiğine dair bir önseziniz varsa, yalnız değilsiniz: Federal Rezerv Başkanı Jerome Powell de sizinle aynı fikirde. Powell, Federal Açık Piyasa Komitesi (FOMC) toplantısının ardından gazetecilere ‘iş yaratma ve dolayısıyla işsizlerin iş bulma oranı çok düşük’ dedi.
“Fortune dergisine göre Powell, önemli sayıda şirketin işçileri işten çıkarmak veya işe alımları durdurmak suretiyle bu durgunluğa katkıda bulunduğunu ekledi. Nedeni ne mi? Yapay zeka. Fed Başkanı, büyük şirketlerin yöneticileri hakkında, ‘Çoğu zaman yapay zeka ve yapay zekanın neler yapabileceğinden bahsediyorlar. Bunu çok dikkatli bir şekilde izliyoruz’ dedi.
“CNN'in haberine göre, Powell'ın alaycı yorumları, Fed'in faizleri üç yılın en düşük seviyesi olan yüzde 3,75-4,0 civarına indireceğini açıklamasının ardından geldi. Fed Yönetim Kurulu, son birkaç aydır artan işsizlik ve şiddetli enflasyonla başa çıkmak gibi imkansız bir durumla karşı karşıya. Sağlıklı bir piyasa ekonomisinde, istihdam ve enflasyonun ters orantılı olduğu genel olarak kabul edilir — biri yükseldiğinde diğeri düşer.
“Ancak 2025 yılında, her ikisi de aynı anda yükseliyor, bu da işçi sınıfı hanelerine daha fazla yük bindiriyor ve Fed'i imkansız bir duruma sokuyor. İşsizlerin sayısı arttıkça, şirketler açlık çeken işsizlerin yoksulluk baskısını kullanarak gerçek işçilerin ücretlerini düşük tutabiliyor.
“Yapay zeka anlatısının yarattığı heyecanla beslenen bu korkunç istihdam artışının etkisi, zenginlerin aşırı harcamalar yaparken, yoksulların çok daha yoksul hale geldiği bir ekonomi. Powell'ın ifadesiyle; ‘düşük gelirli tüketiciler zorlanıyor, daha az satın alıyor ve daha düşük maliyetli ürünlere yöneliyor’ yüksek gelirli haneler ve şirketler ise tarihin en güçlü borsasının tadını çıkarıyor.
“Teknoloji devleri yapay zeka geliştirmeye para akıtmaya devam ederken, manşetler yeni ortaya çıkan teknolojinin sonunda çeşitli sektörlerdeki işçilerin yerini nasıl alabileceğine odaklanıyor. Bu gerçekleşse de gerçekleşmese de, işçiler daha acil bir tehditle karşı karşıya: robotik otomasyon nedeniyle işlerini kaybetme tehlikesi.”
Futurism’deki yazıda sözü edilen Reuters haberine göre, Amazon’daki 30.000 işçi çıkarımına ilişkin ilk adımlar çoktan atıldı ve devam ediyor. Haberde, “Bu hafta başlayan işten çıkarmalar, People Experience and Technology (PXT) olarak bilinen insan kaynakları, operasyonlar, cihazlar ve hizmetler ile Amazon Web Services dahil olmak üzere çeşitli bölümleri etkileyebilir” denildi.
Buna göre, Amazon CEO'su Andy Jassy, bu yılın başlarında yaptığı açıklamada, verimsizlikleri tespit etmek için anonim bir şikayet hattı kurduğunu ve bu hattın yaklaşık 1.500 yanıt ve 450'den fazla süreç değişikliği ile sonuçlandığını söyledi. Jassy, Haziran ayında yapay zeka araçlarının kullanımının artmasının, özellikle tekrarlayan ve rutin görevlerin otomatikleştirilmesi yoluyla, daha fazla işten çıkarmaya yol açabileceğini ekledi.
eMarketer analisti Sky Canaves, “Bu son hamle, Amazon'un kurumsal ekipler içinde yapay zeka odaklı verimlilik artışlarını, işgücünde önemli bir azalmayı destekleyecek düzeyde gerçekleştirdiğini gösteriyor. Amazon, yapay zeka altyapısını oluşturmak için yaptığı uzun vadeli yatırımları telafi etmek için kısa vadede baskı altında” dedi.
Gelişmelerden de gördüğümüz gibi, dünyanın en tanınmış şirketlerinden Amazon'un binlerce kurumsal işi kesme kararı, uzun süredir devam eden bir endişeyi besledi: Yapay zeka, işçilerin yerini almaya başlıyor. Böylece bu teknoloji devi, ABD’de işten çıkarmaların nedeni olarak yapay zeka teknolojisini gösteren ve sayıları giderek artan şirketler listesine katıldı.
Çevrimiçi eğitim şirketi Chegg, Pazartesi günü işgücünü yüzde 45 oranında azaltacağını açıklarken yapay zekanın “yeni gerçeklerini” gerekçe gösterdi. Salesforce geçen ay 4.000 müşteri hizmetleri pozisyonunu kaldırdığında, şirketin CEO'su yapay zeka ajanlarının bu işi yaptığını söyledi. UPS Salı günü, geçen yıldan bu yana 48.000 kişiyi işten çıkardığını açıkladı. Nakliye şirketinin CEO'su daha önce işten çıkarmaları kısmen makine öğrenimi ile ilişkilendirmişti.
Otomasyon ile başlayıp, dijital ve diğer teknolojik gelişmelerin neden olduğu çok ağır iş kayıplarının, yapay zeka ile büyük hız kazandığı ortada. Teknoloji bazlı büyük işten çıkarmaların son aylarda ciddi hız kazandığını yapılan açıklamalar ve yayınlanan haber ve yorumlardan yakından izliyor, gelişmelerin ulaştığı boyutların hangi düzeylere tırmandığını görebiliyoruz. Dolayısıyla, önümüzdeki dönemde yapılacak işten çıkarmaların boyutlarının, bugüne kadar yapılanların kat kat üzerinde olacağını da öngörmemek olası değil. Türkiye’de, üretimin daralması ve yeni yatırımların yapılmamasının büyüttüğü işsizlik dünya genelindeki en yüksek oranlara tırmanıyor olsa da, gelişmiş ülkelerde yaşanan teknoloji ve yapay zeka temelli işten çıkarmaların da, önümüzdeki dönemde bu ülkeler ölçeğinde ciddi sorunlara gebe olduğunu öngörmek de zor olmasa gerek.
Buraya eriştikten sonra, iki yüzyıl geriye dönüp baktığımızda, ister-istemez, akla Luddizm hareketleri geliyor. O yıllarda da, dönemin teknolojisinin ilerisindeki buluşların yol açtığı ağır işsizlik ve ücret kayıplarına karşı yükselen “makinaları parçalama” bazlı hareketlerin günümüze yansıması olur mu, olursa nasıl ve hangi boyutlarda yaşanır, bunun öncülüğünü kimler, ne zaman nerede başlatır; bunları da düşünmek ve değerlendirmek gerektiği ortada.
İki yüzyıl öncesinin Luddizm’i, bu yılların Enternasyonalizm’i olabilir mi? Göreceğiz….!!!
