11 Nisan 2025

Müge Okur - Trump'ın vergileri ekolojik dengeyi de sarsacak

muge-okur-trumpin-vergileri-ekolojik-dengeyi-de-sarsacak

Trump'ın vergileri ekolojik dengeyi de sarsacak

Müge Okur

ABD Başkanı Donald Trump'ın, dünya ticaretini altüst eden, büyük bir resesyonu tetikleyen gümrük vergilerinin ekolojik denge üzerinde de büyük zararları olacak. Avrupa Konseyi ve Avrupa Parlamentosu, mikroplastiklerin (pelet) çevreye yayılmasının önlenmesine oddaklanırken, Türkiye'de de, Sinop’ta kurulmak istenen ikinci nükleer santrale ilişkin çevre düzeni planı değişikliğine karşı açılan davada, nihai karar bekleniyor. Sivil toplum kuruluşları, TBMM'ye sunulan İklim Kanunu teklifinin, "yetersizliğinin yanı sıra iyileştirme ya da düzeltmeyi içermediğine" dikkat çekiyor.

 

Dünyadan haberler

 

Trump’ın gümrük tarifeleri yeşil enerji dönüşümü için de sorun olacak

 

ABD Başkanı Donald Trump’ın gümrük vergileri yürürlüğe girdi. Dünyanın dört bir yanındaki hisse senedi piyasaları dibe vurdu ve bazı endeksler, dünyanın küresel bir salgınla sarsıldığı 2020’dekinden bile daha kötü bir şekilde çöktü. Gümrük tarifeleri devam ederse, her ekonomik sektör bir etki görecektir. “Bu, yeşil enerji dönüşümü için bir sorun olacak mı? Kesinlikle,” diyor Boston Consulting Group (BCG) Genel Müdürü Bas Sudmeijer. Güneydoğu ve Doğu Asya en çok etkilenecek bölgeler olacak.

 

Trump’ın planı yüzde 10’luk bir ithalat vergisi -yani gümrük vergisi- getirirken, yönetimi birçok Asya ekonomisini çok daha yüksek oranlarla vuruyor ve bu ekonomilerin çoğu ABD’ye temiz enerji ihracatına daha fazla bağımlı. Tarifeler ABD şebekesi için batarya patlamasını durdurabilir. Lityum demir fosfat (LFP) şebeke bataryaları için tercih edilen kimyadır ve çoğu Çin’den gelmektedir. Uzmanlara göre, Trump’ın Çin ithalatına getirdiği ek vergilerin 2026 yılına kadar akümülatör fiyatlarında, eski Başkan Joe Biden’ın gümrük vergisi kararlarının bir sonucu olarak gerçekleşecek maliyet artışının ötesinde, yüzde 17,5’lik bir artışa yol açacak.

 

BCG’nin hesaplamaları, ABD yapımı akülerdeki tüm malzemelerin yaklaşık yüzde 85’inin ithal edildiğini gösteriyor. Sudmeijer, “Bunu bir gecede değiştiremezsiniz” dedi. Bu nedenle BNEF, yerel talebi karşılamak için 2025 yılında neredeyse tüm akü separatörlerinin, akü katotlarının yüzde 83’ünün ve akü anotlarının yüzde 67’sinin ithal edilmesi gerekeceğini tahmin ediyor. Bu da kısa vadede ABD’deki batarya fiyatlarını yükseltecektir.

 

 

AB mikroplastik kirliliğini azaltmak için yeni kurallar üzerinde anlaştı

 

Avrupa Konseyi ve Avrupa Parlamentosu, plastik ürünlerin yapımında kullanılan endüstriyel hammaddeler olan mikroplastiklerin (pelet) çevreye yayılmasının önlenmesine ilişkin bir yönetmelik üzerinde geçici olarak anlaşmaya vardı. Yeni kurallar hem karada hem de denizde tedarik zincirinin tüm aşamalarında mikroplastiklerin işlenmesinin iyileştirilmesine yardımcı olacak.

 

Yeni kurallar kapsamında, plastik pelet kayıplarının önlenmesi, operatörler ile AB ve AB dışı taşıyıcılar için temel hedef olacaktır. Net bir çerçeve, temizleme operasyonlarına odaklanan kazara kayıp vakalarına ilişkin yükümlülükleri belirlemektedir. Pelet işleyen her tesis tarafından hazırlanan bir risk yönetim planına net bir dizi önlem dahil edilecektir. Bu önlemler, diğerlerinin yanı sıra, paketleme, yükleme ve boşaltma, personel eğitimi ve gerekli ekipman konularını ele alacaktır. AB ve AB dışı taşıyıcılar arasında eşit bir oyun alanı sağlamak ve tüm plastik pelet taşıyıcıları için hesap verebilirlik ve şeffaflık sağlamak için, AB dışı taşıyıcıların AB’de yetkili bir temsilci ataması gerekecektir.

 

Küçük şirketler için basitleştirme hedefleri doğrultusunda ve Konsey’in yaklaşımını yansıtan geçici anlaşma, yüksek düzeyde çevre koruma ile şirketlerin farklı büyüklüklerine uyarlanmış gereklilikler arasında bir denge kurmaktadır. Bu anlamda, yılda 1 500 tonun üzerinde plastik pelet işleyen operatörlerin bağımsız bir üçüncü tarafça verilen bir sertifika almaları gerekecektir. Yine yılda 1 500 tonun üzerinde elleçleme yapan küçük şirketler, yürürlüğe girdikten sonra 5 yıl içinde yapılacak tek seferlik belgelendirme gibi daha hafif yükümlülüklerden yararlanacaktır. Son olarak, yılda 1 500 tondan daha az elleçleme yapan şirketler ve mikro işletmelerin sadece kendi uygunluk beyanlarını vermeleri gerekecektir.

 

Kuzey Kutbu’nda küçülen buzullar: Tsunamileri tetikleyebilecek yeni kıyı şeritleri ortaya çıkıyor

 

Yeni bir araştırmaya göre, küçülen buzullar 2000-2020 yılları arasında Kuzey Kutbu’nda 2.500 kilometrelik kıyı şeridini ve 35 ‘yeni’ adayı ortaya çıkardı. Bilim insanları bu 20 yıllık dönemde Grönland, Alaska, Kanada Arktik Bölgesi, Rusya Arktik Bölgesi, İzlanda ve Svalbard’daki 1.700’den fazla buzulun uydu görüntülerini inceledi. Analizler, bu buzulların yüzde 85’inin geri çekildiğini ve yılda ortalama 123 kilometrelik yeni kıyı şeridinin ortaya çıktığını gösteriyor.

 

Dundee Üniversitesi’nde çevre bilimleri alanında kıdemli öğretim görevlisi olan Dr. Simon Cook’a göre bu durum, “Arktik peyzajların doğasını temelden değiştiriyor”. Nature Climate Change dergisinde yayınlanan araştırma, buzul erimesindeki hızlanmayı yükselen okyanus ve hava sıcaklıklarına bağlıyor.

 

Küresel sıcaklıklar arttıkça, buzullar giderek daha hızlı bir şekilde geri çekiliyor. ‘Son nokta’ olarak bilinen buzulun tabanı erimeye başlıyor ve buz örtüsünün toplam uzunluğu küçülüyor. Okyanusa akan denizle sonlanan buzullar eridiklerinde genellikle yeni kıyı şeridi alanları ortaya çıkarır.

 

Araştırmacılar, kuzey yarımküredeki 1.704 denizle sonlanan buzulun uydu görüntülerinden, 2000 ile 2020 yılları arasında açığa çıkan 2.466 kilometrelik kıyı şeridinin haritasını çıkardı. Çalışma, yeni ortaya çıkan kıyı şeridi oranının bölgeler arasında önemli ölçüde değiştiğini gösteriyor. Yazarlar, toplam ilave kıyı şeridi uzunluğunun yarısından fazlasından sadece 101 buzulun sorumlu olduğunu belirledi.

 

Yeni kıyı şeridinin üçte ikisi Grönland’da yer alıyordu. Ülkenin kuzeydoğusundaki Zachariae Isstrom buzulunun geri çekilmesi 81 kilometrelik yeni kıyı şeridi oluşturdu - çalışmadaki diğer buzulların iki katından daha fazla. Araştırmacılar, eriyen buzulların ayrıca 0,5 kilometrekareden daha büyük alanlara sahip 35 yeni ada ortaya çıkardığını tespit etti. Bunlar tamamen açığa çıkmış ya da anakara ile buzul bağlantılarını kaybettiler.

 

Araştırmaya göre, iklim değişikliğinin etkisiyle ısınan okyanus ve hava sıcaklıkları, denizle sonlanan buzulların hızla kütle kaybetmesinin ana itici gücü. Araştırmacılar, “denizle sonlanan buzulların geri çekilmesi sadece manzarayı değiştirmekle kalmıyor, aynı zamanda yerel topluluklar ve kıyı bölgesindeki ekonomik faaliyetler için de dolaylı bir risk oluşturuyor” uyarısında bulunuyor.

 

Yeni ortaya çıkarılan ve ‘paraglacial’ olarak bilinen kıyı şeritleri, toprak kaymalarına daha yatkındır ve bu da “tehlikeli tsunamileri” tetikleyebilir. Çalışma, Haziran 2017’de Grönland’da meydana gelen ve önemli altyapı hasarına ve can kaybına neden olan tsunamiye dikkat çekiyor.

 

Türkiye’den haberler

 

Rapor açık, nükleer santral yapılamaz

 

Akkuyu’nun ardından Sinop’ta kurulmak istenen ikinci nükleer santrale ilişkin çevre düzeni planı değişikliğine karşı açılan dava, Danıştay 6. Dairesi’nde görüldü. Bilirkişilerin açıkça “Bu plan değişikliğiyle nükleer santral yapılamaz” dediği dosyada, artık karar Danıştay’da. Bilirkişi raporunun doğrultusunda planın iptali beklenirken, Danıştay nihai kararını önümüzdeki aylarda açıklayacak.

 

Sinop Belediye Başkanı Metin Gürbüz, Sinop CHP Milletvekili Barış Karadeniz, DEM Parti Milletvekili İbrahim Akın, Sinop NKP sözcüsü Kayhan Konukçu, TMMOB Metalürji ve Malzeme Mühendisleri Odası Başkanı Ahmet İrfan Türkkolu, Jeoloji mühendisleri Odası Yönetim kurulu üyesi Malik Bakır, TMMOB Yönetim Kurulu üyesi Orhan Sarıaltun,

 TTB Merkez Konseyi üyesi Nilüfer Ustael ve Sinop NKP Der üyeleri Zeki Karataş ile Murat Şahin de katıldı.

 

2’nci Agroekoloji Çalıştayı’nda doğa dostu gıda sistemi konuşuldu

 

Zehirsiz Sofralar Platformu’nun düzenlediği 2’nci Agroekoloji Çalıştayı, 4-5 Nisan tarihlerinde yoğun katılımla gerçekleşti.

 

Üreticiler, tüketiciler, akademisyenler ve aktivistleri bir araya getiren çalıştayda doğa dostu, adil ve dayanışma temelli bir gıda sisteminin imkanları konuşuldu. Çalıştay’ın açılış konuşmasını yapan Tarım Ekonomisi Derneği Başkanı İpek Topuzluoğlu, “Agroekoloji, adil bir gıda sistemi inşa etmenin yoludur” diyerek şu şekilde sözlerini sürdürdü;

 

“Böylesi bir ortamda agroekoloji, sadece teknik bir tarım yaklaşımı değil; aynı zamanda bir direniş, bir alternatif ve adil bir gıda sistemi inşa etmenin yolu olarak karşımıza çıkıyor. Bugün burada sadece akademik tartışmalar yapmak için değil, aynı zamanda gıda egemenliğimizi savunmak, üretici ve tüketiciler olarak hakkımız olanı geri almak için de bulunuyoruz. Önümüzde iki dolu gün boyunca, Türkiye’den ve yurt dışından uzmanlarla, çiftçilerle, sivil toplum temsilcileriyle ve araştırmacılarla agroekolojiyi konuşacağız. Başarılı saha uygulamalarından ilham alacak, iklim krizi, gıda egemenliği ve agroekolojik dayanışma gibi hayati meseleleri ele alacağız. Çalıştayımızın üçüncü gününde ise, sahaya inerek doğa dostu üretim yapılan bir çiftliği ziyaret edeceğiz. Forum şeklinde gerçekleşecek oturumlarda soru cevaplar ile kısıtlı süreleri en verimli şekilde değerlendirmeye gayret edeceğiz.”

 

 

İklim Kanunu teklifine sivil toplumdan itiraz

 

Türkiye Büyük Millet Meclisine sunulan İklim Kanunu eleştirilerin hedefinde. Kanunun yetersizliğinin yanı sıra iyileştirme ya da düzeltmeyi içermediğini vurgulayan sivil toplum kuruluşları tasarının her şeyi ‘pas geçtiğine’ dikkat çekiyor. İklim krizi ile mücadele eden İklim Ağı’nın temel eleştirileri şöyle:

 

Sivil toplum sürece dahil edilmedi: Kanun teklifi hazırlanırken bilim insanlarının ve STK’ların görüşleri alınmadı, bu da iklim politikalarının şeffaflığını ve denetimini zayıflatıyor.

 

Fosil yakıtları terk etme hedefi yok: Kanunda kömür, petrol ve gaz kullanımının sonlandırılmasına dair net bir plan yer almıyor.

ETS’nin emisyon azaltımına katkısı belirsiz: Emisyon Ticaret Sistemi (ETS), düşük karbon fiyatları ve “denkleştirme” yöntemleriyle sanayinin gerçek anlamda emisyon azaltmasını teşvik etmeyebilir.

 

Adil geçiş mekanizması eksik: Fosil yakıtlardan çıkış sürecinde etkilenecek çalışanlar ve hane halklarına yönelik bir destek mekanizması bulunmuyor.

 

ETS gelirlerinin dağılımı adil değil: Emisyon ticaretinden elde edilecek gelirlerin toplum yararına kullanılmasına dair düzenleme yok. Bu gelirlerin, iklim değişikliğinden etkilenen vatandaşların kayıplarını karşılamak için kullanılması gerektiği savunuluyor.

 

Kanun teklifi, Türkiye’nin ilk kapsamlı iklim yasası olma özelliğini taşıyor ve ülkenin 2053 net sıfır hedefi doğrultusunda önemli bir adım olarak değerlendiriliyor. Ancak, sivil toplum kuruluşları ve uzmanlar, teklifin mevcut haliyle eksiklikler içerdiğini ve daha iddialı iklim politikaları içermesi gerektiğini savunuyor.

 

Kaynak: birgun.net, dokuzeylul.com

T-Soft E-Ticaret Sistemleriyle Hazırlanmıştır.