03 Temmuz 2025

Müge Okur - Ekoloji Postası

muge-okur-ekoloji-postasi-378

Meclis Komisyonu’ndan geçen enerji ve madencilik düzenlemesi neler getiriyor?

Müge Okur

Enerji ve madencilik faaliyetlerini hızlandırmayı amaçlayan torba yasa teklifi yaklaşık 26 saat süren görüşmelerin ardından Meclis Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu’ndan geçti. Teklif, Meclis Genel Kurulu’nda görüşülecek.

Komisyon Başkanı AKP Bursa Milletvekili Mustafa Varank, teklifin özellikle kritik ve stratejik madenlerle ilgili yatırımların önünü açacağını söyledi.

Varank, 19 Haziran’da komisyonda yaptığı konuşmada bugün yenilenebilir enerji yatırımlarında ortalama sürenin 4,5-5 yıl olduğunu söyledi.

Teklifi savunanlar, yeni düzenlemenin izin süreçlerini hızlandırmayı, öngörülebilirliği artırmayı ve yatırım ortamını iyileştirmeyi hedeflediğini söylüyor.

TEMA, Doğal Hayatı Koruma Vakfı (WWF-Türkiye) ve Doğa Derneği dahil çok sayıda çevre örgütü ise teklife, doğadan çok madencileri önceliklendirdiğini savunarak karşı çıkıyor.

Çevre örgütleri, teklifin, sadece zeytinlikleri değil ormanlar, korunan alanlar, sulak alanlar, yaban hayatı geliştirme sahaları dahil önemli doğal alanların madene açılmasını kolaylaştırdığını söylüyor.

Zeytinlikler madencilik faaliyetlerine açılıyor

 

Teklifin 11’inci maddesine göre zeytinlikler madencilik faaliyetlerine açılıyor

Düzenlemeye göre maden yapılacak alanlarda mümkünse zeytin ağaçları öncelikle aynı il veya ilçede başka bir alana taşınacak.

Bunun tüm masraf ve sorumluluğu ilgili ruhsat sahiplerine yani şirketlere ait olacak.

Ağaçların taşınması mümkün değilse, uzman görüşleri doğrultusunda eşdeğer büyüklükte yeni bir zeytinlik sahası kurulması zorunlu hale getiriliyor.

Zeytinliklerin madencilik faaliyetlerine açılması Türkiye’de uzun süredir tartışılıyor.

Zeytinlikler, ‘Zeytincilik Kanunu’na rağmen madencilik faaliyetlerine açılabilir mi?

Bazı uzmanlar zeytin ağaçlarının taşınabileceğini söylese de TEMA Vakfı gibi çok sayıda kurum buna karşı çıkıyor.

TEMA Vakfı zeytinlerin yok olmasıyla köylülerin geçim kaynağının, kültürünün ve anılarının yok olacağını söylüyor.

BBC Türkçe’ye konuşan TEMA Vakfı Çevre Politikaları ve Uluslararası İlişkiler Bölüm Başkanı Eylem Tuncaelli, sadece Muğla’nın Menteşe, Yatağan ve Milas ilçelerinde toplamda 59 köyün maden projeleriyle yok olma riski altında olduğunu belirtiyor.

“Bu köylerin on beşi kısmen, onu ise tamamen yok edilmiş durumda” diye ekliyor.

 

Özel kurul oluşturuluyor

Teklifin ikinci maddesinde Maden Kanunu’na eklenen tanımlar arasında, izinler hakkında karar vermeye yetkili bakanlardan oluşan yeni bir kurul da var.

Cumhurbaşkanı tarafından görevlendirilecek olan kurula Cumhurbaşkanı Yardımcısı başkanlık edecek.

Kritik veya stratejik olarak tanımlanan madenlerin yanında dördüncü grup madenler hakkında ilgili kurumlar izin vermese bile kurul kararı ile işletme izni alınabilecek.

Dördüncü grup madenler arasında altın, gümüş, bakır, kömür gibi madenler yer alıyor.

BBC Türkçe’ye konuşan TMMOB Maden Mühendisleri Odası Başkanı Ayhan Yüksel, düzenlemeyle Tarım ve Orman Bakanlığı gibi bakanlıkların koruma ve denetim görevlerinin “baypas edilebileceğini” söylüyor.

Yüksel, süreçleri bu şekilde hızlandırmak yerine, yavaşlığın hangi kamu kurumlarının hangi birimlerinden kaynaklandığının tespit edilmesinin ve buna uygun çözümler üretilmesinin faydalı olacağını söylüyor.

 

‘Stratejik veya kritik madenler’

Maden Kanunu’ndaki “stratejik veya kritik madenler” teklifle yeniden düzenleniyor.

Buna göre, ciddi ekonomik sorunlar veya güvenlik zafiyeti riski görülen, sanayi üretiminin temel girdilerinden ve yüksek arz riski taşıyan madenler, kritik maden olarak kabul edilecek.

Ulusal güvenlik ve ekonomik refah için yüksek öneme sahip ve iç veya dış etkenler nedeniyle arzı kısıtlanabilecek madenler, stratejik maden olarak kabul edilecek.

Stratejik veya kritik madenler, Milli Savunma Bakanlığı dahil farklı kamu kurum ve kuruluşlarının görüşleri alınarak Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı tarafından tespit edilecek.

Bu madenler için acele kamulaştırma yapılabilecek. Bu konuda karar yetkisi özel kurulda olacak.

 

Küre Dağları: Sessizlik değil, çığlık büyüyor

Çetin Yılmaz

Küre Dağları’nın karstik yapısı, bölgeyi adeta bir su cennetine dönüştürmüş. Ilıca, Ulukaya ve Horma şelaleleri, denize dökülen Gideros’un gözyaşı gibi akan suları… Bunların her biri sadece birer manzara değil; çevresindeki tüm canlıların yaşam kaynağı. O sular, siyanürle zehirlendiğinde sadece balıklar değil, hayatın kendisi ölecek

Ereğli’den yazıyorum. İçim yanıyor. Çünkü gözümün önünde yalnızca ağaçlar değil, bir halkın belleği yok edilmek isteniyor.

Batı Karadeniz’de tam 42 siyanürlü altın madeni planlanıyor. Evet, yanlış duymadınız. 42 ayrı sahada, 42 ayrı “İliç faciası” yaşanabilir. 6 maden sahasına ruhsatlar verildi bile, 36’sı ise ihale sürecinde. Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde görüşülen yeni maden yasası geçerse, sadece 45 gün içinde tüm izinler tamamlanmış olacak. O noktadan sonra, geri dönüş yok.

Küre Dağları, yalnızca ağaçlar ve vadilerden ibaret değil. Orası yaşayan bir ekosistem, binlerce yıllık bir kültür atlası ve halkların ortak hafızası. Şimdi bu dağlar, hiç olmadığı kadar tehdit altında.

 

Şelaleler susturuluyor

Küre Dağları’nın karstik yapısı, bölgeyi adeta bir su cennetine dönüştürmüş. Ilıca, Ulukaya ve Horma şelaleleri, denize dökülen Gideros’un gözyaşı gibi akan suları… Bunların her biri sadece birer manzara değil; çevresindeki tüm canlıların yaşam kaynağı. O sular, siyanürle zehirlendiğinde sadece balıklar değil, hayatın kendisi ölecek.

 

Ağaçlar düşerse ne kalır?

Bölgenin ormanları, anıt ağaçlarla dolu. Kayın, köknar, meşe, sarıçam… Asırlık gövdeleriyle bu ağaçlar, bize doğanın sabrını ve direncini öğretiyor. Onlar yıkılırsa, yalnızca orman değil, insanın kökü de kopar.

 

Sessiz mağaralar, konuşan kanyonlar

Küre Dağları’nın mağaraları ve kanyonları, yalnızca coğrafi oluşumlar değil; tarihin ve jeolojinin birlikte yazdığı destanlardır. Ilgarini Mağarası, Roma ve Bizans’tan izler taşır. Valla ve Horma Kanyonları, binlerce yılda oyulmuş birer doğa el yazmasıdır. Şimdi, bu harflerin üzeri betonla örtülmek isteniyor.

 

Sadece doğa değil, kültür de yok olacak

Burada sadece doğa değil, kültür ve inanç mirası da tehlike altında. Kastamonu’daki Mahmutbey Camii, Karabük’teki Safranbolu’nun taş evleri, Bartın’daki Aya Nikolas Kilisesi, Sinop’taki Selçuklu Alaaddin Camii… Hepsi bu toprakların belleği.

UNESCO’nun “koruyun” dediği miraslar, şimdi şirketlerin kazı listelerinde yer alıyor.

 

Bu yasa kimin yarası?

Meclis’e getirilen maden yasası, halkla değil şirketlerle hazırlanmış gibi. Ne bilim insanı dinlenmiş ne çevre örgütü çağrılmış. Her şey yangından mal kaçırır gibi.

Bolu, Düzce, Zonguldak, Bartın, Karabük, Kastamonu ve Sinop illerinde toplam 42 IV. grup maden sahasının açılması planlanıyor. Bu alanların çoğu, Küre Dağları’nın çevresinde yer alıyor. Yani “korunan alan” dediğimiz bölgelerin tam ortasında.

Ve ne yazık ki, bölge milletvekillerinden bazıları bu yasaya destek veriyor. Halkın değil, şirketlerin vekilliğini yapıyorlar.

 

Küre susarsa, Türkiye çöker

Küre Dağları, sadece doğasıyla değil; emeğiyle, folkloruyla, kadınlarıyla direnen bir yerdir. Rıfat Ilgaz’ın dizelerinde geçen o sessizlik, aslında büyük bir uyarıdır:

“Sarı yazmalar” bağlandığında, o sessizlik bir çığlığa dönüşür.

Bu halk doğaya kefen biçenlere karşı sessiz kalmayacak. Çünkü Küre yalnızca bir dağ değil, geleceğimizin sırtını yasladığı bir vicdandır.

 

Bir son söz

Bugün sessiz kalırsak, yarın elimizde yalnızca haritalarda adı kalmış bir dağ silsilesi olacak. Ne orman, ne su, ne kültür…

Küre Dağları’nın yok oluşuna seyirci kalmak, geleceğimizden vazgeçmektir.

Haydi ses ver! Küre Dağları’nın çığlığı, senin çığlığın.

 

Kaynak: BBC, Sendika.org

 

T-Soft E-Ticaret Sistemleriyle Hazırlanmıştır.