Müge Okur - Dünyadan Ve Türkiye'den Ekoloji Haberleri

DÜNYADAN HABERLER
Trump’ın teşvikleri kesmesiyle iklim şirketleri işten çıkarmalara başladı
ABD Başkanı Donald Trump’ın, iş başına geldiğinden bu yana birçok karbon azaltma projesini gözden geçirmeye başlayıp, bu projelere verilen devlet desteğini geri çekmesinin ardından, iklim şirketleri işten çıkarmalara başladı.
Bu şirketlerin önde gelenlerinden olan Climeworks AG, küresel ısınmayı tersine çevirmeyi amaçlayan girişimlerin ABD hükümetinin iklim teşviklerini ve programlarını kesmesi nedeniyle 106 kişiyi işten çıkarıyor.
İsviçreli girişim, gökyüzünden karbondioksiti emmek için doğrudan hava yakalama (DAC) teknolojisini geliştiren ilk şirketlerden biriydi. Geçen yıl ABD hükümetinden 50 milyon dolarlık hibe aldıktan sonra, havadan 1 milyon ton kadar gezegeni ısıtan karbondioksiti yakalamak için en büyük tesisinin inşaatına başlamayı planlıyordu. İnşaat sırasında 500 milyon dolar daha hibe alma olasılığı da vardı.
ABD Enerji Bakanlığı, Climeworks’ün Louisiana’daki tesisini destekleyen programı iptal etmemiş olsa da, tesisin geleceği belirsizliğini koruyor.
Climeworks’ün kurucu ortağı ve eş CEO’su Jan Wurzbacher, “Bu projeyi sürdürmeye hazırız, ancak değişikliklerin olabileceği veya yönetimin projeyi devam ettirmeyeceği senaryosunu da göz önünde bulundurmamız gerekiyor” dedi.
İşçi çıkarmalara başlamadan önceki çalışan sayısının 483 düzeyinde olan şirketin, maliyetleri azaltmak için, “biraz konsolidasyon yapmaları gerektiğini” ekledi.
Climeworks, havadan CO2’yi yakalayan ilk şirketlerden biri olmakla kalmadı, aynı zamanda İzlandalı ortaklarla birlikte bu gazı yeraltında depolamak için de çalıştı. Araştırmalar, bu gazın sadece iki yıl içinde kayaya dönüştürülebileceğini ve böylece gezegeni ısıtan gazın kalıcı olarak hapsedilebileceğini gösterdi. Bu, şirketin yaklaşık 800 milyon dolar fon toplamasına yardımcı oldu ve onu en iyi fonlanan DAC girişimlerinden biri haline getirdi.
Ancak DAC süreci enerji yoğun ve pahalıdır. Climeworks, bireylere yakalanan her ton CO2 için 1.000 dolar ücret almaktadır. Buna karşılık, Avrupa Emisyon Ticaret Sisteminde bir ton CO2’nin fiyatı yaklaşık 65 avro (73 dolar)’dur.
Ancak, son on yılda dünya çapında hükümetlerin net sıfır hedefleri belirlemesi, şirketlerin yüksek bütünlüklü karbon kredileri satın almaya başlaması için bir ivme yarattı. Climeworks, 380.000 ton karbon yakalama siparişi aldı.
Ancak Trump yönetiminin iklim politikalarını geri çekmesi ve ESG karşıtı söylemleri ile piyasanın yavaşlayabileceği belirtiliyor; ayrıca, bu durum, bu teknolojilerin ölçeklendirilmeye çalışıldığı ve daha güçlü desteğe ihtiyaç duyduğu bir dönemde yaşanıyor.
Climeworks’ün de üyesi olduğu bir ticaret grubu olan Carbon Capture Coalition’ın yönetici direktörü Jessie Stolark, “Bu aşamada bu federal programlardan herhangi birinin geri çekilmesi, önümüzdeki 10 yıl içinde bu teknolojilerin daha geniş çapta yaygınlaşması için felaket olacaktır” dedi.
EBRD, VGP yeşil tahvillerine 76 milyon euro yatırım yaptı
Avrupa İmar ve Kalkınma Bankası (EBRD), yüksek kaliteli lojistik ve yarı endüstriyel gayrimenkul hizmetleri sunan pan-Avrupa şirketi VGP’nin mevcut yeşil tahvil programının bir parçası olarak 76 milyon euroluk tahvil ihracını tamamladı.
Bu ek ihraç, Mart 2025’te ihraç edilen ve 29 Ocak 2031’de vadesi dolacak olan 500 milyon avroluk teminatsız beş yıllık yeşil tahvillerin büyüklüğünü artıracak ve toplam bakiyesi 576 milyon euroya ulaşacak. Bankanın yatırımı, VGP’nin Hırvatistan, Çekya, Macaristan, Romanya, Sırbistan ve Slovakya’da sürdürülebilir sanayi ve lojistik parkları geliştirmesini ve satın almasını destekleyecek.
VGP’nin endüstriyel gayrimenkulde sürdürülebilirliği artırma çabaları, EBRD’nin bölgelerinde yeşil dönüşümü destekleme konusundaki stratejik öncelikleri ile uyumlu olarak kabul edildi. Sertifikalı projeler, iklim hedefleri ve yenilenebilir enerji kapasitesi alanındaki çalışmalarıyla VGP, EBRD’nin müşterileri ve yatırımcı şirketleri arasında teşvik etmeye çalıştığı daha geniş kapsamlı çevresel hedeflere katkı yapıyor.
EBRD kaynakları, AB taksonomisine uygun varlıklara, AB taksonomisi kapsamında neredeyse sıfır enerjili binalardan en az yüzde 10 daha iyi performans gösteren binalara, yenilenebilir enerji kapasitesine ve mevcut binaların satın alınmasına tahsis edilecek. Bu binalar, en iyi yüzde 15’lik dilimde yer alan veya EPC A sertifikasına sahip binalar olacak. Bu, A sınıfı lojistik stokunun yetersiz olduğu ve AB taksonomisine uygun binaların az olduğu bir pazar olan orta ve güneydoğu Avrupa’daki endüstriyel gayrimenkullerin sürdürülebilirlik performansının iyileştirilmesine katkı yapacak.
EBRD Gayrimenkul Birimi Başkanı Vlaho Kojakovic, “VGP’nin yeşil tahvil programı, arzın yetersiz olduğu pazarlarda lojistik sektörünün gelişimini desteklerken, binaların sürdürülebilir performansı ve faaliyetlerinde karbonsuzlaşmaya geçiş taahhütlerini de içeriyoEBRD, VGP’nin yeşil tahviline yatırım yaparak, EBRD’nin 2025-29 Gayrimenkul Stratejisi ve EBRD’nin Yeşil Ekonomiye Geçiş yaklaşımının hedefleri doğrultusunda, yeşil, yüksek kaliteli binaların ve lojistik altyapısının gelişimini destekliyor” dedi.
VGP CEO’su Jan Van Geet şu yorumu yaptı:
“EBRD’nin bu yeşil tahvil yatırımıyla VGP’ye olan güvenini sürdürmesinden büyük memnuniyet duyuyoruz. Bu destek, Orta ve Güneydoğu Avrupa’nın önemli pazarlarında sürdürülebilir lojistik ve endüstriyel tesislerin geliştirilmesi ve satın alınmasını daha da ilerletmemizi sağlayacak. Bu bölgeler, modern ve verimli lojistik altyapısına yönelik artan bir taleple karşı karşıya. Bu ortaklık sayesinde, yüksek kaliteli çevre performans standartlarını karşılayan binalar sunmayı ve gayrimenkul sektörünün karbonsuzlaşma sürecini desteklemeyi hedefliyoruz.”
COP30: Siyasi dalgada sörf yapmak
BM’nin COP iklim zirveleri son 10 yıldır, sektörler, kentler ve topluluklar arasında karar vericileri bir araya getirmek için iki üst düzey şampiyon seçti. Bu arada, ev sahibi ülkenin COP ekibi, konferans öncesinde aylarca süren diplomatik görüşmeler yaparak ve istenen sonuçlar için zemin hazırlayarak çalışıyor.
Climate Home’da yapılan değerlendirmede, “Ancak, bu Kasım ayında Belém’de yapılacak konferans için Brezilya’nın COP30 başkanlığı, olağan siyasi döngünün ötesine geçen yeni bir düzeyde tanıtım çalışmaları yürütüyor” denildi ve şu bilgiler verildi:
“Bu hafta, zirve öncesinde, ‘öncelikli sektörler ve bölgeler’ ile irtibat kurmak üzere 30 elçi atandığını duyuruldu. Atananlar arasında şampiyon sörfçü Maya Gabeira, First Lady Janja Lula da Silva ve Yeni Zelanda’nın eski lideri Jacinda Ardern de bulunuyor.”
COP30 CEO’su Ana Toni de, “Onlar stratejik sektörlerde ve bölgelerde bizim sesimiz ve kulağımız olacaklar ve iklim çözümlerini hayata geçiren güçlü ve etkili bir COP30 için ortak çabaya katkıda bulunacaklar” dedi.
İklim politikası uzmanları Climate Home’a, bu tür elçileri dışa dönük bir rol üstlenmek üzere görevlendirmenin yeni bir yaklaşım olduğunu ve yeni fikirler ve çözümler üretebileceğini söyledi. Ancak bu, hükümetler arası müzakerelerin ciddiyetini sulandırma ve boş lafların artmasına neden olma riski de taşıyor.
Nihai sonuç ne olursa olsun, Brezilya’nın ev sahipliği yaptığı bu etkinlikte, katılımın genişletilmesi ve BM iklim sürecinin, ilham kaynağı olmayı vaat ettikleri küresel “mutirão” (hareket) ruhu içinde açılması konusunda sözlerin eyleme döküldüğü izlenimi var.
Bu, son birkaç yıldır COP diplomasisini fosil yakıt anlaşmaları yapmak için kullandıkları suçlamasıyla karşı karşıya kalan başkanlıkların yukarıdan aşağıya, kapalı kapılar ardında yürütülen çabalarından kesinlikle bir değişiklik anlamına geliyor.
COP tartışmalarının, 19-23 Mayıs tarihlerinde Panama’da düzenlenecek ilk küresel iklim haftasından da destek alacağına dair umutlar yüksek. Zorlu ekonomik ve jeopolitik koşulların iklim eylemi için enerji, finans ve siyasi iradeyi zayıflattığı bir dönemde bu desteğe büyük ihtiyaç var.
TÜRKİYE’DEN HABERLER
İznik Gölü’nü yok etme projesi: Göçebe oyunlarından kamp-karavan alanına
İznik Gölü kıyısında, sulak alan statüsündeki bölgeye İznik Belediyesi kamp-karavan alanı yapmak istiyor. Çevre ve doğaseverler, doğal yaşamı tehdit eden bu projeye tepki gösteriyor. Bölge, 226 kuş türü ve endemik bitki çeşitliliği barındırıyor.
İznik ilçesi Çakırca Mevkii’nde İznik Gölü kıyısında 29 Eylül 2022 yılında 4. Dünya Göçebe Oyunları’nın açılışı Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın katılımıyla gerçekleştirilmişti. Dört gün süren etkinlik için doğal alan tahrip edilmiş, oba çadırları yerleştirilmiş, stadyum yapılmıştı. Yetkililer tarafından alanın artık göçebe oyunları için kullanılacağı söylense de o tarihten sonra âtıl duruma bırakılmıştı.
“Ulusal Öneme Haiz Sulak Alan” olarak tanımlanan İznik Gölü kıyısında âtıl duruma bırakılan bu bölge, sulak alan özelliği taşıyor. Bölge aynı zamanda Önemli Kuş Alanı (ÖKA) statüsünde bulunuyor ve 226 farklı kuş türünün yaşam alanı. Halk arasında “Yılkıkulak” denilen Rumex bithynicus bitkisi de bölgeye özgü endemik bir tür. Ancak 4. Dünya Göçebe Oyunları için yaklaşık 600 dönümlük alan tahrip edilmiş, sazlık ve bataklık alanlar doldurularak müdahalede bulunulmuştu.
Sulak alan diye bakanlığın reddettiği projeyi İznik Belediyesi yapıyor
AKP’li Alinur Aktaş döneminde bu alan, Bursa Büyükşehir Belediyesi tarafından kamp- karavan alanına dönüştürülmek istendi. Belediyenin Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’na verdiği proje belge eksikliği nedeniyle bekletilmiş, proje beklerken 31 Mart yerel seçimleriyle Bursa’da yerel yönetim Cumhuriyet Halk Partisi’ne geçmişti. Bakanlık, sulak alan olduğu gerekçesiyle kamp-karavan alanı yapılmasına CHP’li Büyükşehir Belediyesi’ne izin vermedi. Milli Emlak’a ait olan alan Alinur Aktaş döneminde Büyükşehir’e 2 yıllığına ön tahsis ile verilmişti. Büyükşehir Belediyesi alanda hiçbir işlem yapmadığı için alan Büyükşehir’den alınarak İznik Belediyesi’ne proje yapılması için ön tahsisatı yapıldı.
İznik Belediye Başkanı Mehmet Kağan Usta, bu alanda kamp ve karavan alanı, paramotor iniş-kalkış bölgeleri ve sahil yolu gibi projelerin hayata geçirileceğini açıkladı. Belediye, 2 ay önce alana buldozerle girerek kamp-karavan alanı çalışmalarına başladı.
‘İznik için yeni bir çekim merkezi olmaya aday bir alan’
Alanın İznik Doğa ve Kuş Parkı olarak yeniden tasarlanmasını talep eden STK’lar ve diğer sivil toplum paydaşları ise bölgede yapılan çalışmaların, sulak alan olarak korunması gereken bölgeye zarar verdiğini belirtiyor. Sivil toplum paydaşları bölgede yapılan tahribatların geri döndürülemez olduğunu belirterek, dokunulmamış doğal alanların korunması gerektiğini söylüyor. Doğaseverler, Tarım ve Orman Bakanlığı tarafından açıklanan ve 2025 Ramazan Bayramı’nda en çok ziyaret edilen alanların, korunan alanlar olduğuna dikkat çekerek, “Örneğin Ormanya’yı bayram boyunca 214 bin 269 kişi ziyaret etmiş. Bunu Marmaris Milli Parkı 196 bin 941 kişi ve Gaziantep Burç Milli Parkı’nı ise 167 bin 376 kişi ziyaret etmiş. Demek ki, böyle değerli alanlar korunduğu zaman yerel halk, doğa ve yerel yönetimler hep birlikte kazanıyor yani herkes kazanıyor” diyor.
Alanda çok önemli bir biyo-çeşitlilik var
Alanın çakıl taşı ile kaplanmasına tepki gösteren STK’lar ve diğer sivil toplum paydaşları, doğaya dökülen çakıl taşlarının temizlenmesinin zor olduğunu ve bu tür alanda ot çıkmadığını dile getiriyorlar. Sulak alan statüsünde bulunan alanda 2011 yılından bugüne 226 farklı kuş türü kayıt altına alınmış. Bunlar arasında Küçük Karabatak gibi hassas türler de var.
Ayrıca alanda nesli tehlike altında olan Su samuru yaşıyor. Çakal, tilki, yaban tavşanı, yaban domuzu var. Sibirya kazının da bu alanda fotoğraflanması önemli bir kayıt olmuş. Alanda yer alan Karasu’da yumurtlayan balıklar var. Doğaseverler, Doğa Koruma Milli Parkların bölgede yer alan Karasu Deresi deltasında kuşların üreme bölgesi olduğu için hassas koruma alanı ilan ettiğini hatırlatıyor.
Katar para motor milli takımı İznik Gölü kıyısında
İznik Belediyesi’nin kamp-karavan alanı olacak yer için, 1/25 binlik imar planları da Av. Erol Çiçek’in açtığı dava sonucunda iptal edilmişti. İptal edilen planda, bölge rekreasyon alanı (yapı izni olmayan piknik ve eğlence alanları) olarak tanımlanıyor. Öte yandan Katar Paramotor Milli Takımı, Nisan ayında göl kıyısında kamp çalışmalarını sürdürdü ve 23 Nisan’da da gösteri uçuşu yaptı. Doğaseverler, paramotor uçuşlarının olduğu yerde doğal yaşamın kolay olmadığını söylüyor. Sazlıklarda yaşayan ve özellikle de üreyen türler için, paramotor hareketliliği ve gürültüsü, kuşları yaşam alanlarını değiştirmeye zorlayabilir.
‘Sazlık alanlar ve çalılar, bizim dostumuzdur’
İznik Belediyesi’nin sazlıkların kesilmesi talebine, Doğa Koruma Milli Parklar 2. Bölgenin başına getirilen Hacı Ahmet Çiçek’in onay verdiği biliniyor. Sivil toplum paydaşları ise, sazlık alanların da koruma kapsamında olduğunu, kesilmesinin yasak olduğunu hatırlatarak, “Sazlıklar ekosistemin ve biyo-çeşitliliğin önemli bir parçası. Suyu filtreliyor, temizliyor. Erozyonu önlüyor. İznik güney yolu tarafında sazlık olmayan alanlar var. Bu yoldan giderseniz bol bol kayalık, taşlık görürsünüz. Bir göl, nasıl olur da çöl olur, orada görürsünüz. Benzer şekilde çalıların da ekolojik önemi büyüktür. Özellikle küçük ötücü kuşların barındıkları, beslendikleri ve üredikleri yer çalılardır” diyorlar. Alanda istilacı tür olarak tanımlanabilecek sazlık olmadığı dile getirilirken, “Sazlıklar tarihsel kayıtlara göre çok uzun bir zamandır İznik Gölü ekosisteminin bir parçasıdır. İstilacı tür ise doğal olarak yaşadıkları ekosistemden başka bir ekosisteme giren, çeşitli etkenlerle aşırı çoğalarak tüm ekosistemi olumsuz etkileyen türler için kullanılmaktadır. Bu gibi durumlarda ise sadece istilacı tür ile mücadele edilir, tüm sazlıklar kesilmez” tepkisini ortaya koyuyorlar.
Kamp-karavan alanı için gerçekten doğru bir lokasyon mu?
Göl kıyısında bir kamp-karavan alanı yapılmasının beraberinde ekolojik sorunlara da yol açacağını belirten doğaseverler, “Sivrisineklerin de bu alanda önemli bir ekolojik değeri var. Birçok tür için besin durumunda olan sivrisinekler, kamp-karavan alanında konaklayacak vatandaşlar için sorun oluşturacaktır. Bu sorun da beraberinde alanda yapılacak yoğun ilaçlama riskini getiriyor. Oysa ki, sazlıkların içinde yaşayan Büyük kamışçın, Saz delicesi, Sakarmeke, Angıt, Çamurcun ve daha birçok farklı türde ördek ve sukuşu da böyle bir ilaçlamadan etkilenecektir” diyor.
Bütün bu gerekçelerle bir araya gelen çeşitli yerel çevre platformları, STK’lar ve duyarlı doğasever vatandaşlar seslerini duyurmak için İznik Belediye Başkanı Kağan Usta ile görüşmek için iki defa randevu talep etmelerine rağmen, bugüne kadar kendisiyle yüz yüze görüşme yapma olanağı bulamamışlar.
Kanal İstanbul projesine ilişkin TMMOB’nin açtığı dava reddedildi
Kanal İstanbul projesine ilişkin TMMOB’nin açtığı dava reddedildi. Mahkeme, plan değişikliğini kamu yararına uygun buldu. Avukat Yılmaz, dava dosyasına sunulan bilirkişi raporlarının görmezden gelindiğine dikkat çekti.
İstanbul’un geleceğini geri dönülmez biçimde tehdit eden Kanal İstanbul projesine dair bir dava daha yargı tarafından reddedildi. TMMOB’nin Kanal İstanbul’a ilişkin çevre düzeni plan değişikliğine karşı açtığı davada mahkeme, plan değişikliğinde kamu yararına ve şehircilik ilkelerine aykırılık bulunmadığını iddia etti.
Talepler yok sayıldı
Dava dilekçelerinde Kanal İstanbul’un yaratacağı ekolojik yıkım net biçimde ortaya konulurken Sazlıdere Barajı’nın yok olması, Terkos Gölü’nün tuzlu su tehdidi altına girmesi, Kuzey Ormanlarının ve tarım arazilerinin yapılaşmaya açılmasının, İstanbul’un akciğerlerinin ve su kaynaklarının sistematik biçimde tahrip edileceği anlamına geldiği vurgulandı. Ancak mahkeme davayı reddetti. Red gerekçesi daha önce aynı plan değişikliği için açılan bir başka davada verilen ret kararına dayandırıldı.
TMMOB’nin avukatlarından Ekin Öztürk Yılmaz, “Bir kez daha yargılama ilkelerinin ters yüz edildiği bir sürece tanıklık ediyoruz” diyerek kararı değerlendirdi. Yılmaz, “Mahkeme, planlama gibi teknik bir konuda üstelik tüm kent pratiğini, bir kentteki yaşamın nasıl süreceğini, gelecekte nasıl kurulacağını ve İstanbul gibi iki kıtayı birbirine bağlayan bir kenti konuştuğumuzu da düşündüğümüzde aslında belki tüm ülkeyi ilgilendiren çevre düzeni planı gibi bir konuda; bilirkişi incelemesine, mahallinde keşfe ihtiyaç duymadan, bu yöndeki taleplerimizi yok saydı’’ dedi.
Bu durumun usulen bir sürecin yürütüldüğünü ve gerçek anlamda bir yargılama pratiği yürütülmediğinin ispatı olduğunu kaydeden Yılmaz, şu ifadeleri kullandı: “Bu bir hakimin hukuki bilgisiyle çözebileceği bir konu değil. Bu ülkede üniversitelerde şehir ve bölge planlama bölümleri var, planlama yapmak, planları incelemek ve bilimsel teknik esaslara, şehircilik ilkeleri ve planlama esaslarına uygun olup olmadığını tespit etmek için bir meslek alanı ve uzmanlık var. Ama ne hikmetse davamızda mahkeme bilirkişi incelemesine ihtiyaç duymadan başka dosyadaki raporlara ve başka mahkemelerin kararlarına atıfla planların şehircilik ilkelerine ve planlama esaslarına uygun olduğuna karar verdi ve davayı reddetti. İstanbul’a yapılacak bir kanalın yaratacağı tahribatı ortaya koyan aynı planlara ilişkin açılan bir davada hazırlanan bilirkişi raporunu dosyaya sunmuş olmamıza rağmen mahkeme bu raporu görmezden gelerek ve kararında bir satır dahi tartışmayarak, adeta rapor seçerek verdi kararını.”
Mahkemenin kararına gerekçe oluşturduğu raporu görmediklerini belirten Yılmaz, “Bu her şey bir yana hukuka uygun bir yargılama, adil, hakkaniyetli bir yargılama yapılmadığının ispatı. Ama bitmiş değil elbette daha istinaf ve temyiz aşamaları var. Sürecin takipçisi olmaya devam edeceğiz” dedi.
Kaynak: Bursaport, Sendika.org