Levent Gürses - Eğer pandemi, Ukrayna savaşı ve Nas dönemi olmasaydı?

Eğer pandemi, Ukrayna savaşı ve Nas dönemi olmasaydı?
Levent Gürses
Çabuk unutuyoruz, dünya ekonomisinin bu içinde bulunduğu sıkıntılı durum (düşük büyüme, yüksek enflasyon ve faiz, aşırı borçlanma vd.) 2020 yılından bu yana yaşanan Covid 19 salgını ve Rusya-Ukrayna savaşının sonuçlarından kaynaklanıyor. Türkiye ekonomisi için bir de bunlara; arka arkaya gelen böylesi görülmemiş sert dış şokların yaşandığı bir ortamda çok yanlış bir kararla Nas dönemini yani düşük faiz politikasını ekleyelim.
Hatırlayalım; Covid 19 salgını 2020-22 arasındaydı, 2020 yılında dünya ekonomisini yüzde 2,9 küçüldü, bu 2. Dünya Savaşı’ndan beri en sert daralmaydı. İnsanlık evlere kapandı, üretim bitti, turizm, konaklama, havacılık gibi sektörler neredeyse tamamen kapandı.
Çin ve diğer önemli üretim merkezlerinin kapanmasıyla önemli mallarda kıtlık yaşandı. Arz zincirleri bozuldu, stokları biten firmalar üretimi durdurdu. Hükümetler ve merkez bankaları ekonomilere canlanma amacıyla toplam 10 trilyon dolar enjekte etti. Evet, bu hızlı bir canlanma sağladı ama bu daha ağır bir sorunun; enflasyonun tohumlarını ekti.
Evden çalışma ve dijital dönüşüm yükselirken, sağlık, ulaşım ve gıda üretimi gibi sektörlerde işgücü sıkıntısı başladı. Küresel borç rekor seviyelere çıktı, toplam borcun oranı küresel ekonominin yüzde 258’ine ulaştı.
Savaş enerji şokuyla birlikte geldi
Pandeminin hemen arkasından Şubat 2022’de Ukrayna savaşı patladı. O da beraberinde enerji krizi, gıda arz şoku, enflasyonda patlama, küresel yatırım ve ticarette yavaşlama, silahlanma harcama ve yatırımlarında artışı getirdi.
En önemlisi enerji kriziydi. Rusya’nın petrol ve gazına bağımlı başta Almanya olmak üzere Avrupa’da enerji krizi ve üretimde yavaşlama başladı. Büyük tahıl ihracatçıları olan savaşan iki ülkenin blokajları, arz zincirlerinde bozulmalar gıdada sıkıntıya ve fiyat artışlarına neden oldu. Pandemi sonrası dönemin etkileriyle birlikte enflasyon tırmanışa geçti, gıda, akaryakıt, gübre gibi önemli ürünlerde ciddi fiyat artışları başladı.
Başta ABD (Fed) ve Avrupa (ECB) olmak üzere merkez bankaları agresif biçimde faiz artırımına geçti. Çin’in ABD ve Avrupa ile ticareti hızla azaldı bunun yerine Rusya ve bölgedeki gelişmekte olan ekonomiler ile arttı. Büyüme oranları yavaşladı, küreselleşme yerine bölgeselleşme yükselişe geçti.
Dış şokların yaşandığı dönemde tarihi bir yanlış kararla rotadan çıktık
Benzer sorunlar Türkiye ekonomisinde de yaşandı. 2020’de ekonomik büyüme eksi olmasa da yüzde 1,9’a indi. Bu biraz da kamu bankalarının ekonomiye destek kredilerinden ve Batılı ülkeler gibi katı işyeri kapatmaları yapılmamasından kaynaklandı. Turizm sektörü çöktü, iç borçlar arttı, işsizlik yüzde 13’e fırladı. Kredi genişlemesi, gevşek para politikası, arz zinciri sorunları, gıda ve enerji fiyatlarındaki küresel artış enflasyonu yukarı çekmeye başladı. 2019 sonunda yüzde 11,8, 2020’de 14,6 olan enflasyon 2021’de yüzde 36,1’e çıktı.
Şimdi, dünya ekonomisinde bunca şok yaşanırken Türkiye’de ekonomiyi tahrip eden Nas dönemi ekonomisine (düşük faiz dönemi) geçelim. Dünya ekonomisinin bütün ezberleri bozulmuşken, arz sıkıntısı yaşanırken, ticaret şablonları alt üst olmuşken, çalışma şekillerinde devrim yaşanırken, trilyonlarca dolar ortalığa saçılmışken, yükselen enflasyona karşı merkez bankaları faiz artırmaya başlamışken, bizde 2021 ortasından itibaren Nas dönemi ekonomisi başladı.
2021 sonunda enflasyonda zıplama yaşandı ve yılın ilk yarısında yüzde 17,5’ten yılsonunda yüzde 36,1’e çıktı. Dolar/TL kuru ise, 7,3 liradan başladığı yılı 13,3 liradan bitirdi. Artık günümüzde de sıkıntıları devam eden Nas dönemi diye bilinen faiz indirim süreci başlamıştı.
Faiz yüzde 8,5 kadar düşürüldü, enflasyon yüzde 85,5’e fırladı
Faiz indirim süreci, 2021 yılının ikinci yarısında başladı, ‘Faiz sebep, enflasyon neticedir’ sözleriyle özetlenen, İslami terminolojideki ‘nas’ (ilahi emir) kavramına atıfla anılan bu dönemde ilk faiz indirimi Eylül 2021’de yapıldı. Politika faizi yüzde 19’dan yüzde 18’e düşürüldü. Faiz, Aralık 2021’e kadar seri indirimlerle yüzde 14’e düşürüldü.
2022’ye geldiğimizde hem faiz düşüyor hem de enflasyon yükseliyor, TL hızla değer yitiriyordu. Faiz Eylül’de yüzde 12’ye, Kasım’da yüzde 9’a kadar indirildi.
2022 Haziran’ında enflasyon yüzde 78’e kadar çıktı, yılsonunda yüzde 64’tü. Dolar/TL kuru ise yılı 18,8 liradan bitirdi.
2023 Haziran’ındaki seçimlere kadar faiz indirimi sürdü, yüzde 8,5’e kadar...
Seçim var diye enflasyon ve kur dizginlendi. Seçimlerden sonra ekonomi yönetimi değişti, Mehmet Şimşek dönemi başladı. Ertelenen zamlar yapıldı, enflasyon Ekim’de yüzde 85,5’e fırladı, 2023’ü yüzde 64,3’ten kapattı. Dolar bir ayda Mayıs’ta 21 liradan Haziran’da 27 liraya fırladı. Yılsonunda 30,3 liraydı.
KKM ile kur istikrarı bir süre sağlandı ancak döviz rezervleri hızla eridi. Net rezervler negatife düştü. Düşük faizler sayesinde konut kredileri, ticari krediler hızla arttı, 2022 ve 23’te yüzde 5 seviyesinde büyüme gerçekleşti ancak bu büyüme verimsiz, enflasyonist ve dış açıkla desteklenmişti. Enflasyon sabit gelirliyi vurdu, gelir dağılımı bozuldu. Ücret artışları enflasyonun gerisinde kaldı. Varlığı olanlar (gayrimenkul, döviz) korunurken dar gelirli büyük zarar gördü.
Faiz indirim dönemi yaşanmasaydı bugün enflasyon yüzde 10-15 aralığındaydı
Şimdi geçmişi bir kenara bırakalım, faiz indirim dönemi yaşanmasaydı enflasyon günümüzde ne olurdu? sorusuna cevap arayalım.
Yapay zekâya sordum. Bir senaryo hazırladı. 2021 ortasından itibaren faiz indiriminin yapılmadığını, faizin yüzde 19’da kaldığını varsayarak neler olacağını öngördü. Şöyle; KKM uygulaması olmayacaktı; yani trilyonlar boş yere harcanmayacaktı, TCMB nispeten daha bağımsız olacaktı, rezervler dövizi durdurmak için harcanmayacaktı, krediler daha kontrollü genişleyecekti, döviz kuru böyle hızlı artmayacaktı, enflasyon hedeflemesi politikası sürdürülecekti.
Buna göre; enflasyon 2021’de yüzde 18-20, 2022’de yüzde 25–30, 2023’te yüzde 20–25, 2024’te yüzde 15–20 ve günümüzde yüzde 10–15 aralığında olabilirdi. Bu oran Avrupa ortalamasından yüksek ama gelişmekte olan ülkeler ortalamasına yakın olurdu. Malum, Mayıs itibarıyla enflasyon yüzde 35,4 ve dünya ülkeleri arasında yüksek enflasyonda yedinciyiz.
Ayrıca bugün doların değeri 16 lira, Euro 19 lira civarında, motorinin litresi 21 lira, net asgari ücret 9.200 lira seviyesinde, İstanbul’da ortalama bir ev kirası 13 bin lira, giriş seviyesi bir otomobil 350-400 bin lira olabilirdi.
Ancak tabii ki, 2021’de küresel enflasyon baskısı başlamışken, 2022’de savaş ve küresel enerji fiyatları sadece bizde tüm ülkelerde etkili oldu. Ancak Brezilya, Polonya, Çekya gibi ülkeler 2021’de erken faiz artırımıyla enflasyonu kontrol altına aldılar. Bu ülkeler COVID ve Ukrayna savaşı döneminde faiz artırırken aynı zamanda sektörel desteklerle büyümeyi sürdürdü. Brezilya, sanayi ve tarımı yoğun biçimde teşvik etti, Vietnam yatırım odaklı teşvikleri güçlendirdi, Polonya da aynı şekilde sanayi ve Ar-Ge teşviklerini artırdı.
Sonrasında faiz yüzde 50’ye çıktı ama bir kere ayarlarla oynadın mı…
Türkiye ise, dışsal şoklarla karşılaştığı dönemde; ‘üretim-yatırım-ihracat’ modeline dayalı rekabet gücü ve üretim kapasitesi artırmayı hedefleyen teşviklerle desteklenen arz yönlü ekonomi politikası uygulamak yerine ters yönlü para politikası izledi, küresel şokların etkisini daha da ağırlaştırdı.
Neyse, sözün özü; bugün 12–15 bandında, yönetilebilir bir enflasyon ortamı oluşabilirdi. Ve tabii döviz fiyatları da burada olmazdı. Kısa vadeli tüketime dayalı, yüksek enflasyonlu, kırılgan büyüme yerine yatırıma dayalı, istikrarlı, düşük enflasyonlu, dışa açık bir büyüme’ mümkün olurdu.
Şu soruyu da sormak lazım: Üretim olmadıktan sonra faiz düşürerek yanlış hamleyi yapmasaydık da enflasyon yine düşük olur muydu?
Bir de şu var; Merkez Bankası’nın politika faizi Mayıs 2023’te yüzde 8.5 iken, Şimşek dönemiyle art arda artırımlarla Mart 2024’te yüzde 50 oldu. Enflasyon da aynı dönemde yüzde 39.5’ten yüzde 75,5’e çıktı. Bir yıl sonra bugün; Mayıs 2025’te ancak yüzde 35,4’e düşebildi, faiz de 19 Mart İmamoğlu ve çalışma arkadaşlarının tutuklanması şokuyla yüzde 42,5’ten 46’ya çıkarıldı. Bir kere ayarlarla oynadın mı ve hukuku, güven ortamını zedeledin mi, düzelmiyor…
Pandemi ve savaş olmasaydı dünya ekonomisi yüzde 3,4 büyüyecek, enflasyon yüzde 2 olacaktı
Yapay zekâya bir de şunu sordum; Covid 19 pandemisi ve Ukrayna savaşı olmasaydı büyüme ve enflasyon gibi konularla dünya ekonomisinin performans ne olurdu?
Hazırladığı senaryoya göre, halen 2020-24 arası yıllık ortalama yüzde 2,3 olan küresel büyüme oranı yüzde 3,4 olacaktı. IMF ve OECD’nin tahminlerine göre 2020-2023 arası küresel ekonominin toplam kaybı 8-10 trilyon dolar oldu.
2022’de yüzde 7,9 ile zirve yapan ve 2020-2024 arası beş yıllık ortalaması 5,8 olan küresel enflasyon ise yıllık yüzde 2-2,2 arasında olacaktı. Faiz oranları yüzde 2-2,5 arasında daha istikrarlı, sanayi ve hizmet sektörleri daha sağlıklı olacaktı, borçlanma, işsizlik ve küresel eşitsizlik bu kadar yüksek olmayacaktı.
Not: Bu yazıda yapay zekâdan (ChatGPT) faydalanıldı.