13 Nisan 2023

Hiç Kimseye Yolculuk

hic-kimseye-yolculuk-80

 

  Yolculuk. Bir yerden bir yere gidiş veya geliş, gezi, seyahat, sefer. Yolculuk. Bu gidiş gelişte geçen süre. Yolculuk. Herhangi bir taşıtla bir yere gidip gelme…  İyi ama bütün yolculukların beraberinde işleyen bir içsel mekanizma da yok mu?

 

   Temaya odaklanırsak hemen hemen her durumu "yolculuk" olarak nitelemek mümkün. Zaten hayat bir yolculuk. İnsanın yolculuğu annede başlıyor. Hiç de bilinçli olarak seçemediği koşullar altında bir doğum yolculuğuyla dünyaya geliyor. İlk ışığı görüyor, ağlayarak başlıyor yeni yolculuğuna. Neler yaşayacak şimdi? Nerelere götürülecek, nasıl büyütülecek? Şanslı olanların iyi aileleri yolculuğa eşlik edecek. Sonra yürüyecek bu çocuk. Zamanla kendi başına bir yerlere gitme ve o yerlerden dönme iradesini kullanmaya başlayacak. Yolun bir yerinde birilerinin arkasından yürüyecek, onları takip edecek. Birinin elini tutacak, birlikte yürüyecekler. Bırakacak eli, koşup öne çıkacak. Arkasından onu takip edenler olacak. Yorulacak, duracak, tekrar yürüyecek, koşacak. Uçaklara binecek. Trenlere, arabalara, otobüslere, gemilere... Taşıtlar sayesinde hızlanacak, varmak istediği yerlere daha hızlı ulaşacak. Evindeyken birden bunalacak, çıkıp gezip evine dönecek. Hepsini yapacak. Ne zaman biteceğini de bilemeyeceği bir yolculuğun içinde olacak. Peki tamam, hayat bir yolculuk. Bölümlere de ayırsak öyle. Şu yazıya başladım. “Y“ harfine basarak başlattım bu yazıyı. Şimdi akıyor, bir yolculuk. Bitecek birazdan bir yolculuk.

 

   Ne etkileyici sinema filmleri izledik. Aklımızda kalan onlarcası var, iyi bir izleyici isek belki de yüzlercesi. Dikkatle bakalım, baktık ve gördük ki izlediğimiz her film de bir yolculuğu anlatıyor. İlk kareden son kareye kadar filmdeki karekterin ya da karakterlerin bir durumdan başka bir duruma yolculukları, bir yerden başka bir yere yolculukları ya da birinden başka birine yolculukları anlatılıyor. Kült filmlerden Tarkovski’nin İz Sürücü filminde bir yazar, bir profesör ve onlara eşlik eden bir rehber, Zone adındaki bir bölgedeki bir sığınağa ulaşmaya çalışırlar. Zone, isimsiz bir şehrin yakınlarında dikenli tellerle çevrili ve donanımlı askerler tarafından korunmaktadır. Bu sığınakta söylentiye göre mistik güçlere sahip bir varlık yaşamaktadır, buraya ulaşan insanların dilekleri kısa sürede gerçekleşmektedir. Çok imgesel bir yolculuk değil mi? Hayatın kendisi gibi. Bu yolculuğa çıkan karakterlerin yolcuğa başladığı andan itibaren kendi içsel dünyalarında da bu yolculuğun izdüşümleri olacaktır.  

 

   İşte hayatımız. Binmiş trenine gidiyor. Salgınlar, savaşlar, depremler, ekonomik krizler, bütün bunlarla yoğrulan metropolleşen, kalabalıklaşan, kalabalıklaştıkça da yalnızlaşan insan… Bazen her şeyin çok anlamlı geldiği, bazen her şeyin önemini yitirip gözünde hiçleştiği içsel çalkantılarla beraber… O çalkantılı denizde gemisini yüzdürmeyi başaranlar, bir buzula çarpıp gemisi batanlar, teknelerle açılanlar, teknesi de batınca yüzmeye çalışanlar, karaya çıkamayıp boğulanlar, sabah olunca karaya çıkmayı başaranlar, yani yeni bir yolculuğa başlayabilme fırsatına kavuşanlar ve hiç kimseye yolculuklar…

 

   Tam da bu noktada sözü, Scala Yayıncılık’tan çıkacak olan "Hiç Kimseye Yolculuk" romanıma getirmeyi başardım. Ama emimin ki şimdiye kadar söylediklerim de konunun dışında değil. Esasen konumuz yolculuksa, hele de hiç kimseye yolculuksa neyi kapsam dışı tutabiliriz ki? Ben tutamıyorum. "Ben seni düşünmek istemesem de bana her şey seni hatırlatıyor," şarkısının dediği gibi. Üstelik "hatırlamak" bile bir anlamda kişinin geçmişe yolculuğunu gerektirir. Scala logosusun üstündeki ibareye bakarken "30.yıl" ibaresi dikkatimi çekti. 30 yıllık bir yolculuk. Kim bilir neler yaşadılar bu yolculukta olanlar da. Ne kötü günler ve ne iyi günler ve iyi ki varlar… Ben de şiirle başlayıp emekle düzyazıya yönelen bir yolculuk yaşadım. Ne kötü günlerim oldu ve ne iyi günlerim… İşte bir yerde yollarımız kesişti. İlk romanımın yeni baskısı ne mutlu ki Scala’da. Bu büyük ailenin bir parçası olabileceğim için ne mutlu bana.

 

   Efendim, bunca laf boşa değil. Romanımızın karakterinin de bir yolculuğu var. Yolculuğun mu var derdin var. Bir senaryo oluşturmaya çalışan bir yönetmen adayını anlatıyor kitabımız. "Dalgınım. Son günlerde yine sürekli sinema sahneleri düşler oldum. Sanki bir film yönetmeniyim. Düşlediklerim bağlamından kopuk şeyler. Birbirleriyle hiçbir ilgisi yokmuş gibi görünüyorlar. Belki de onları, hiçbir biçimde hiçbir zaman bütünleştiremeyeceğim. Çekilmeyecek bir filmin sahnelerini düşlemeye devam edeceğim sadece." İlk paragrafını alıntıladığım bu yolculuk, tamamlanmış bir filme evrilir mi dersiniz? Kime çıkar bu yolculuk? Herkese mi, kendine mi, hiç kimseye mi?

 

   Anlamlı bir hayat yolculuğu dilerim herkese. İyi yolculuklar… 

 

Ulaş Nikbay

 

T-Soft E-Ticaret Sistemleriyle Hazırlanmıştır.