Gizem Haydaroğlu - Para politikası ve enflasyon hakkında birkaç terim

Para politikası ve enflasyon hakkında birkaç terim
Gizem Haydaroğlu
Ekim ayı faiz kararının açıklanmasına günler kala TCMB politikaları ve enflasyona dair haberler tekrardan gündemde yer tutmaya başladı. Merakla beklenen bir başka perşembe yaklaşırken, bu vesileyle hem piyasaların hem de para politikalarının işleyişini daha iyi anlayabilmek adına sıklıkla karşılaştığım fakat çok bilinmediğini fark ettiğim birkaç konuya değinmek istedim.
Öncelikle, Türkiye’de Merkez Bankası’nın birincil amacı fiyat istikrarını sağlamaktır. Bu doğrultuda para ve kur politikaları düzenler, piyasaya emisyon sağlayarak para arzını kontrol eder. Emisyon, piyasada bulunan banknot miktarı demektir. Para politikalarının temel araçlarından olan politika faiziyle birlikte tüm bu kararlar Merkez Bankası bünyesinde bulunan Para Politikası Kurulu (PPK) tarafından belirlenir.
Faiz kararları alınırken yalnız mevcut ekonomik durum göz önünde bulundurulmaz, daha ziyade uzun vadeli bir güven ortamı yaratılması amaçlanır. Bu vadenin öngörülebilir bir plana oturtulması için “Kontrol Ufku” kullanılır. Her ne kadar kulağa bir askeri operasyon ismi gibi gelse de Kontrol Ufku’nun karşılığı pek o kadar havalı değildir, yine de ekonomik bir operasyondan söz edebiliriz. Kontrol Ufku, politika faizlerinde yapılan güncellemelerin enflasyon üzerinde etkisini göstermesi için geçen süreye denir. Genellikle 12 ile 24 ay arasında belirlenir. Türkiye için bu süre12 aylık olarak kabul edilmiştir.
Bildiğimiz üzere enflasyon Türkiye’de yıllardır süregelen bir sorun. Dinamik siyasi ortamın piyasalarda yarattığı ani etkiler dikkate alındığında, dezenflasyon sürecinde politikaların ne denli sıkı uygulanacağını ve hatta yönünü (genişletici ve daraltıcı olarak) öngörmek de pek kolay olmuyor.
Merkez Bankası’nın kamuoyu açıklamalarında da sıklıkla karşılaştığımız dezenflasyon olgusunun karar süreçlerinde önemli bir konu başlığı olduğunu söylemek mümkün. Dezenflasyonu, en basit ifadeyle, enflasyonun yorulması olarak tanımlayabiliriz. Daha resmi ifade etmek gerekirse, fiyat artışlarında meydana gelen değişimin azalması anlamına gelir. Latincede olumsuzluk anlamı katan ‘dis-’ kökü, bizler için yeterince olumsuz olan enflasyon olgusunun önüne gelince ortaya bu şekilde nispeten pozitif bir kelime çıkmaktadır.
Enflasyonun olumsuzluğundan bahsetmişken, bunun ne gibi bir maliyeti olduğuna da değinmek gerekir. Türkiye’de enflasyonun etkilerini hem sosyal hem de ekonomik alanda görmekteyiz. Kösele Maliyeti kavramı, bu hususta ortaya çıkmıştır. Paranın günden güne değer kaybetmesiyle bireyler nakit tutmak yerine birikimlerini bankada değerlendirmek isteyeceklerinden, paraya ihtiyaç duydukça sürekli olarak bankaya gitmek zorunda kalırlar. Bu yolda gide gele eskitilen ayakkabılar Kösele Maliyeti yaratır. Neyse ki, gelişen teknolojik koşullarla günümüzde Kösele Maliyeti yerini daha çok internet bankacılığı uygulamalarında artan ekran sürelerine bırakmıştır.
Ülkemiz için hedeflenen enflasyon rakamına yaklaşılması ancak güçlü politikalarla sağlanabilir. Makroekonomik istikrarsızlıkların giderilmesinde kamusal açığın azaltılması, yapısal sorunların çözümü ve döviz kurlarındaki dalgalanmaların dizginlenmesi atılması gereken en önemli adımlardandır. Bu adımlar yolundaki sürece perşembe günü açıklanacak faiz kararının olumlu etki etmesi, piyasaları, köselelerimizi ve de ekran sürelerimizi koruması dileğiyle.