27 Eylül 2023

Don Kişot ve Dostoyevski bir arada mı? – Müge Okur

don-kisot-ve-dostoyevski-bir-arada-mi-muge-okur

Kitap kahramanları gerçekten yaşıyorsa? Peki ya onlarla görüşme şansımız olsa? Don Kişot ve Dostoyevski’yi aynı masanın etrafında edebiyat tartışırken düşünebiliyor musunuz? Ayla Ganioğlu yalnızca düşünmekle kalmamış bizlere kendi zihninin kapılarını aralamış.

 

Birbirinden farklı hayat görüşlerine -ve belli ki siyasi görüşlere- sahip her biri hayata bakış açısının tam karşılığı olan isimleriyle karşımıza çıkan, kendileri de aslında birer kitap kahramanı olan karakterlerle, hepimizin bildiği yazarlar ve onların yarattıkları karakterlerin bir araya geldiklerini düşünelim. Karmaşık mı geldi? Haklısınız! O hâlde hikâyeyi başa alalım.

 

Ayla Ganioğlu, bana göre, uzun yıllar belki kendi hayatında belki de gazetecilik kariyeri boyunca biriktirdiği tecrübeleri kitap karakterleri olarak kurgulamayı başarmış. Öyle karakterler ki, yazar onları her konuşturduğunda bugün gündelik hayatımızda da sıklıkla karşılaştığımız ve bazen nefret ettiğimi, bazen alay ettiğimiz bazen de kendimizden bir şeyler bulduğumuz kişilikler kazandırmış. Maraz ve Melanet isimlerinden de anlaşılacağı üzere ağızlarını her açtıklarında biraz ürperten, biraz sinirlendiren biraz da tahammül sınırlarını zorlayan karakterler olarak karşımıza çıkıyor. Çok tanıdık değil mi? Ama Ayla Ganioğlu’nun yarattığı evrenin güzelliği burada değil!

 

Fazla detay vererek işin sürprizini kaçırmak istemiyorum, ancak kitapta değinmeden de geçemeyeceğim, hayal gücümüzü zorlayan bazı ayrıntılar var ki bizi gerçekle kurgu arasındaki bir sınırda tutmayı başaran bir güce sahip.

 

İsimleri yaşadıkları hayatları, hayata bakış açılarını, inançlarını, kindarlıklarını, kırmızı çizgilerini olduğu gibi yansıtan karakterlerimiz ortak aklın ürünü olan ve dünyada daha önce kimsenin yazamadığı türde bir kitabı yazmak için bir araya geliyorlar. Ve fark ediyorlar ki tüm dünyanın tanıdığı yazarlara, onların yarattıkları karakterlere ulaşma şansları var. Ortaya harika bir iş çıkarmaya çalışan her yazar gibi bu fırsatı değerlendirme kararı alıyorlar. Kim yapmaz ki! Tolstoy Anna Karenina, Don Kişot, Dostoyevski, Ahmet Hamdi Tanpınar, Cemal Süreya ve karakterlerimiz bir masanın etrafında toplanıp, kendilerini dünyanın en iyi kitabını yazmak için konuşup tartışırken buluyorlar. Her hikâyede olduğu gibi burada da kötülerimiz var, Gerçek Bükücüler! ‘Yeni insan’ modeli yaratmaya yemin etmiş bu topluluğun öyle bir amacı var ki, yapmaya çalıştıkları organizasyonla bildiğimiz her şeyi unutturup, kolayca yönetebilecekleri bir toplum yaratmak. Bu da sanırım oldukça tanıdık olsa gerek.

 

Hikâyenin tamamını anlatmak istesem de büyünün bozulmasından korkuyorum. O nedenle bu güzel hikâye ile ilgili birkaç şey daha söyleyip sizi Ayla Ganioğlu ve kitabıyla baş başa bırakmak istiyorum.

 

Her zamanın kötücüllüğü ve onun karşısında direnenler vardır. Bir çağdan diğerine atlamak mümkün olmasa da zamanın ruhu ve hayatta/ayakta kalma çabalarımız çoğunlukla birbirine benzerdir. Kitabımıza gelince, Tolstoy, Dostoyevski, Cemal Süreya kendi çağlarının kötücüllüğüyle yazdıklarıyla, yarattıklarıyla mücadele etmeye devam ederken acaba devam eden hikâyelerinden çıkıp içinde bulunduğumuz zamana yolculuk etseler ve bir yerlerde tutsak alınıp sorgulansalar ne yaparlardı? Peki bu yazarlarımızın yarattığı karakterler de işin bir parçası olsa sizce neler olurdu? Anna Karenina ya da Don Kişot’un bilgisayarla tanıştığını düşünebilir misiniz?

 

Hayal gücümüzü zorlayalım. Hem Ayla Ganioğlu hem de Scala Yayınları güzel bir hikâyenin kapısını aralamak için bizlere bir anahtar vermiş. O anahtarı alıp bu alternatif evrenin kapısından bir göz atalım derim. Belki de ‘Gerçek Bükücüler’le kendi hayatlarımızda da mücadele etmenin bir yolunu bu kitapta görmüş oluruz.

T-Soft E-Ticaret Sistemleriyle Hazırlanmıştır.