Can Baydarol - Büyükelçi Ossowski'den Schengen müjdesi: “Cascade”

Büyükelçi Ossowski'den Schengen müjdesi: “Cascade”
Can Baydarol
Öncelikle sadece CHP’lilerin değil, aklı başında bütün Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının nazik siyasetçisi, gazetecisi ve yazarı Altan (Öymen) ağabeyi kaybetmenin derin üzüntüsünü yaşadık. Işıklar içinde uyusun. Yakınlarına ve özellikle ailece arkadaşımız Aslı Öymen’e sabırlar dilerim.
Türkiye meselelerine gelince…
Öncelikle bütün vatandaşlarımızı yakından ilgilendiren Schengen vizesi sorununu tekrar ele almakta yarar var. AB Ankara daimi temsilcisi Büyükelçi Ossowski müjdeyi verdi: “Türk vatandaşlarının vize sorunlarını çözmek için “cascade” (kademeli iyileştirme) kuralını getiriyoruz!” sözlerini sarf edince, hepimiz çok sevindik. Peki bu kural neyi öngörüyor?
Öncelikle kısa da olsa bir vize sahibi olmanız gerekiyor. Yani resmi olarak tanınan bir vize ofisinden alınacak randevu engelini aşmanız gerekiyor. Bu engeli aşıp da başvuruyu yaptıktan sonra reddedilmemeniz, bir hafta, 10 gün ya da en fazla 1 aylık bir vize almanız başlangıç için şart.
Diyelim ki 1 aylık vize aldınız, aynı randevu prosedürlerini tekrarlayarak ve iyi uygulayıcı olmak kaydı ile (vizeyi aldığınız ülkeden Scengen bölgesine giriş yaptınız ve öngörülen süre zarfında Scengen topraklarını terk ettiniz), ikinci başvurunuzda 6 aylık vize alma hakkına sahipsiniz.
Aynı koşullarda takip eden dönemler için 1 yıl, 3 yıl ve nihayet 5 yıllık vize sizleri bekliyor. Bu arada pasaportunuzun süresinin de almayı arzuladığınız vize ile orantılı olması, yani daha önce dolmaması gerekiyor.
Tabi bu açıklamalar iki büyük sorunu ortadan kaldırmakta yetersiz kalıyor.
Öncelikle yukarıda da vurguladığımız randevu meselesi. Diyelim ki gideceğiniz ülke İspanya ama Fransa bekleme kuyruğu az olduğu için Fransa vizesi aldınız. Doğrudan uçuşla İspanya’ya gittiğinizde iyi uygulayıcı olma sıfatını yitirdiniz. Her şeye sil baştan başlamak zorundasınız. Gideceğiniz ülke İtalya ise yandınız, randevu askıda, yani yok. Randevu sorununa işaret eden sorular kendisine yöneltildiğinde Ossowski’nin cevabı: “Bir gün herkes 5 yıllık vize sahibi olacağından randevu sorunu da ortadan kalkar!” mealinde. İyi de o gün hangi gün? Belli değil, hatta mevcut görünüm dikkate alındığında sonu gelecek gibi gözükmüyor.
Cevapsız kalan İkinci büyük soru işareti vizenin reddi ile ilgili.
Diyelim ki, bütün randevu engellerini aştınız, başvuru için bütün dokümanları bir araya getirip talep edilen ücreti yatırdınız (yaklaşık 150 Euro) ancak ilgili konsolosluk size vize vermeyi ret etti. Paranız da gitti, umutlarınız da tükendi.
Peki “niye ret ettiniz?” diye sorduğunuzda objektif kritere dayanan bir cevap alamayabilirsiniz. Son olarak bildiğim bir gazeteci arkadaşımızın başına gelenler. Genç arkadaş bir haber yapmak için Fransa’ya gitmek için başvuru yapıyor ve ret ediliyor. “Neden?” diye sorduğunda, “Siz Türkiye için fazla eğitimlisiniz, büyük olasılıkla Fransa’ya iltica edeceksiniz!” niyet okumasıyla karşı karşıya geliyor.
Anlayacağınız AB cephesinde şimdilik değişen çok fazla şey yok.
Büyükelçi son olarak Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının vize muafiyetinden yararlanabilmeleri için esasen 2016 yılında tamamlanmış olması gereken müzakerelere referans yaptığını anlıyoruz. Söz konusu muafiyet için Türkiye’nin 72 kriteri yerine getirmesi gerekiyordu. 66’sı yerine getirildi, son 6 yerine getirilemediği için müzakereler askıya alındı.
Son 6’nın en önemli 2 kriterinin başında “terörle mücadele yasası” yer alıyor. Terör ve terörist tanımının sürekli yer değiştirdiği ve hala tam olarak ne olduğunu anlayamadığımız “barış süreci” ile bu kritere uyup uyulamayacağını şu an için bilemiyoruz. Peki bu kritere uyarsak ardından ne yapmamız gerekiyor? Bu noktada da karşımıza “kişisel verilerin korunmasının AB ile uyumlu hale getirilmesi” çıkıyor.
Diyelim ki kendimizce bütün kriterleri yerine getirdik. Önümüzdeki aylarda Avrupa Komisyonu ile muafiyet konusundaki müzakerelere yeniden başladık. AB, “tamam, Türkiye Cumhuriyeti pasaportu olanlar Schengen alanına serbestçe girebilirler” der mi? yoksa kriterlere dayanan bir bahane üretip, süreci çıkmaz sokağa sürükler mi?
Maalesef ben bu alanda karamsar düşünenlerdenim. Türkiye ekonomisi düzelmedikçe ve niyetleri sadece Türk pasaportu alıp AB’ye iltica etmek olan üçüncü ülke vatandaşlarına Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığı verildiği sürece AB bahane üretmekten geri kalmayacaktır.
Bütün bu süre içinde vize alamadıkları için eğitim hakkından yararlanamayan öğrencilerin durumu, iş insanlarının gümrük birliğine aykırı şekilde fuarlara katılmalarının engellenmeleri, sporcuların müsabakalara katılamamaları, vs.
Ne yazık ki sayın Büyükelçi’nin açıklamalarında pek bir cevap bulamadığımız sorular olarak kalmaya devam edecek.