ABD Trump 2.0’de de DSÖ’den çekiliyor: “Uluslararası girişimler ulusal sağlık stratejilerinin tamamlayıcısı olmalıdır”

ABD Trump 2.0’de de DSÖ’den çekiliyor:
“Uluslararası girişimler
ulusal sağlık stratejilerinin tamamlayıcısı olmalıdır”
Tüm dünyayı sarsan, belirlenebilen 700 milyona yakın (685.273.221) kişiden, yaklaşık 7,0 milyon (6.839.960) kişinin yaşamını yitirdiği COVID19 pandemisi sonrası, yeni salgınlar gündeme geliyor. Ancak, Trump 2.0 olarak tanımlanan, ABD’de Donald Trump’ın ikinci dönemi, birçok konuda olduğu gibi, küresel sağlık konusundada oldukça ciddi kaygılara yol açan gelişmelerle başladı. ABD Başkanı Donald Trump, Beyaz Saray'daki daha ilk gününde ABD'yi Dünya Sağlık Örgütü'nden (DSÖ) çekme sürecini başlattı. Trump benzer bir adımı ilk döneminde de atmış, ama son karar, halefi Joe Biden tarafından geri alınmıştı. Bilim insanları, ABD'nin DSÖ'den çekilmesiyle beraber AIDS, sıtma ve tüberküloz gibi bulaşıcı hastalıklarla mücadelede şimdiye dek elde edilen kazanımların kaybedileceği, yeni salgın hastalıkların dünyayı tehdit edeceği endişesinde.
Temmuz 2020'de, DSÖ'nün COVID-19'u pandemi olarak ilan etmesinden birkaç ay sonra Trump yönetimi, BM Genel Sekreteri Antonio Guterres'e ABD'nin DSÖ'den çekilmeyi planladığını resmen bildirmiş ve buraya sağlanan finansmanı askıya almıştı.
Trump’ın “çekilme imzası”nın ardından DSÖ’den yapılan açıklamada, “Dünya Sağlık Örgütü, Amerika Birleşik Devletleri'nin Örgüt'ten çekilme niyetinde olduğunu açıklamasını üzüntüyle karşılamaktadır” denildi ve eklendi:
DSÖ: ABD'nin konuyu yeniden değerlendireceğini umuyoruz
“DSÖ, hastalıkların temel nedenlerini ele alarak, daha güçlü sağlık sistemleri inşa ederek ve genellikle başkalarının gidemediği tehlikeli yerlerde hastalık salgınları da dahil olmak üzere sağlık acil durumlarını tespit ederek, önleyerek ve bunlara müdahale ederek Amerikalılar da dahil olmak üzere dünya insanlarının sağlığını ve güvenliğini korumada çok önemli bir rol oynamaktadır.
Amerika Birleşik Devletleri ve diğer Üye Devletlerin katılımıyla DSÖ, son 7 yılda hesap verebilirliğimizi, maliyet etkinliğimizi ve ülkelerdeki etkimizi dönüştürmek için tarihindeki en büyük reformları hayata geçirdi. Bu çalışmalar devam etmektedir. ABD'nin konuyu yeniden değerlendireceğini umuyor ve dünya genelinde milyonlarca insanın sağlık ve refahı için ABD ile DSÖ arasındaki ortaklığı sürdürmek üzere yapıcı bir diyaloğa girmeyi dört gözle bekliyoruz.”
Günümüzde, COVID19, influenza, rhinovirüs ve solunum sinsityal virüsü olarak da bilinen RSV (Respiratuar Sinsityal Virus) birçok tehlikeli salgın aramızda dolaşırken, küresel sağlık yetkilileri de, Sahra altı Afrika'daki maymun çiçeği hastalığı (mpox) salgını uyarılarını giderek yükseltiyor. Ancak, uzmanlara göre, böylesi önemli gelişmeler karşısında, geçmişteki hataların tekrarlanması riski de giderek daha da ciddi boyutlara ulaşıyor. Uzmanlara göre bu kriz, finansmanda yavaş ve yetersiz artışlara yol açan parçalı donör koordinasyonunun bilinen zorluğunun altını çiziyor. Salgının ön saflarında yer alan ülkeler, hastalığın yayılmasını etkin bir şekilde yönetecek sistemlerden ve mali kaynaklardan hala yoksun.
ABD Washington'daki Küresel Kalkınma Merkezi'nde eski Kıdemli Araştırmacı Victoria Fan ve aynı kuruluşta Kıdemli Politika Uzmanı Sanjeev Gupta tarafından hazırlanan "Sağlık Finansmanı Nasıl İyileştirilir" başlıklı raporda, pandeminin, mevcut uluslararası çerçevede, birden fazla kuruluş arasında koordinasyon eksikliği ve yüksek gelirli ve düşük gelirli ülkeler arasında eşit olmayan aşı dağıtımı gibi önemli boşlukları ortaya çıkardığına dikkat çekildi.
“Mevcut kaynaklar verimli bir şekilde harcanmalı”
Uluslararası Para Fonu'nun (IMF) Finans Ve Kalkınma (Finance And Development) Dergisi'nde yayınlanan raporda, düşük ve orta gelirli ülkelerin acilen ilave sağlık kaynaklarına ihtiyacı bulunduğuna dikkat çekildi ve "Ancak, mevcut kaynaklar verimli bir şekilde harcanmalı ve kamu ve özel uluslararası donörler arasındaki koordinasyon geliştirilmelidir. Gelişmekte olan ekonomiler, sağlığa yeterli iç kaynak ayıramıyor ve hantal donör yapısı dış finansmanı baltalıyor. Ülkelerin sağlık sistemlerinin güçlendirilmesine öncelik veren ve küresel girişimleri ulusal stratejilere entegre eden çok yönlü bir yaklaşım, bu ülkelerdeki sağlık sonuçları üzerinde kalıcı bir etki yaratabilir" denildi.
Gelişmekte olan pek çok ekonomide sağlık sistemlerinin kötü durumda olmasının çok sayıda nedeni olduğunun altı çizilen raporda, "Bu durum, zayıf kamu finansmanı, yetersiz dış yardım ve ulusal hükümetler ile uluslararası bağışçılar arasındaki zayıf koordinasyonun bir kombinasyonunu yansıtıyor" denildi ve bu nedenler şöyle sıralandı:
Küçük ve harcanmayan bütçeler:
Düşük ve orta gelirli ülkelerde sağlık için yapılan kamu harcamaları son zamanlarda GSYH'nin yüzde 2'sinin altında, bu ülkelerin eğitime harcadığının yaklaşık yarısı düzeylerinde kaldı. Ön veriler, harcamaların COVID-19 sırasında arttığını, ancak birçok ülkenin o zamandan bu yana harcamaları pandemi öncesi düzeylere geri çektiğini gösteriyor.
Düşük gelir, yüksek borç:
Düşük ve orta gelirli ülkelerde vergi tahsilatı durağanlaşmış ve sağlık ve diğer sosyal sektörleri kaynaktan mahrum bıraktı. Bazı düşük gelirli ülkelerde vergi gelirleri GSYH'nin yüzde 10'unun altında kalıyor. Bu arada, bazı gelişmekte olan ekonomiler topladıkları vergi gelirlerinin üçte birinden fazlasını iç ve dış borçlara hizmet etmek için harcamakta, bu da eğitim ve sağlık harcamalarını daha da kısıtlıyor.
Donör yardımında azalma:
Sağlık yardımları, pandemiden önceki yirmi yıl boyunca düşük ve orta gelirli ülkelerin GSYH'sinin yaklaşık yüzde 1'inde takılı kaldı ve sonrasında sadece küçük bir artış gösterdi. Donör ülkeler üzerindeki mali baskı ve değişen jeopolitik dinamikler göz önüne alındığında, gelecekteki yardımların görünümü kasvetli görünüyor. Donör ülkeler yüksek borçlarını azaltmaya, savunmaya ve yaşlanan nüfusun bakımına daha fazla harcama yapmaya öncelik verdikçe, düşük ve orta gelirli ülkelere yapılan sağlık yardımlarında önemli bir artış olması pek olası görünmüyor.
Dağılma:
Dış sağlık yardımları genellikle değişkendir ve ulusal ihtiyaçlardan çok küresel gündemlere öncelik verir. “Dikey fonlar” olarak bilinen hastalığa özel programlar çoğaldı, bu da bağımsız olarak faaliyet gösteren, çabaları tekrarlayan ve verimsizliği besleyen çok sayıda donörden oluşan parçalı bir manzaraya yol açtı. Son 15 yılda, her türlü yardım için bağış yapanların sayısı iki katına, bağışçı kuruluşların sayısı ise üç katına çıktı. Ancak donörlerin mali akışları sadece yüzde 50 oranında artarken, resmi hibelerin ve resmi akışlar da olabildiğince azaldı.
Yardımların “yerelleştirilmesi”:
Birçok iki taraflı donör, yardımları doğrudan yardım alan ülkenin sağlık yetkilileri yerine, sahadaki hükümet dışı kuruluşlar aracılığıyla yönlendiriyor. Yerel STK'lar aracılığıyla bütçe dışı hibe finansmanına devam edilmesi, dış yardıma bağımlılığı uzatabilir ve yerel finansmanın artırılması için ters teşviklere yol açabilir. Ayrıca temel sağlık çalışanlarını yerel sağlık bakanlıklarından uzaklaştırabilir ve ülke yetkilileri ile diğer donörler arasında koordinasyon zorlukları yaratabilir.
Uluslararası düzeyde, donörlerin çabalarını ülkelerin evrensel sağlık kapsamı önceliği ile uyumlu hale getirmesi gerektiğinin altı çizilen raporda, şöyle denildi:
“Donörler dikey fonları tercih ettikleri için gerginlikler her zaman olasıdır.”
“Bu, hastalıklara özgü dikey sağlık fonlarının koordinasyonunu önemli ölçüde iyileştirebilir, yardımların kademeli olarak genişletilmesine ve daha az harcama verimsizliğine olanak tanıyabilir. Bu ilaç yeni değildir: 2005 Paris Deklarasyonu yardımın etkisini artırmayı amaçlamaktadır ve donör faaliyetlerini ulusal sağlık stratejileriyle uyumlu hale getirmek için gerekli çerçeveyi sağlayabilir. Yine de, donörler genellikle kendi yasa koyucularına ve diğer paydaşlara sonuçları gösteren dikey fonları tercih ettikleri için gerginlikler her zaman olasıdır.”
Daimi bir küresel sağlık ve finans koordinasyon organının, koordinasyon ve hesap verebilirliği geliştirmeye yönelik bir başka adım olacağına da dikkat çekilen raporda, “COVID-19 salgınına yanıt olarak kurulan Yirmi Grup Ortak Finans ve Sağlık Görev Gücü, böyle bir organ için bir modeldir. Maliye ve sağlık bakanlıkları ile kilit küresel sağlık aktörlerini bir araya getirerek daha iyi koordinasyon sağlamış ve mükerrerliklerin azaltılmasına yardımcı olmuştur. Dünya Bankası ve Dünya Sağlık Örgütü (WHO) ile birlikte daimi bir koordinasyon organı, küresel sağlık ve finans paydaşları arasında diyalog, işbirliği ve şeffaflığı kolaylaştıracaktır” çağrısı yapıldı.
Raporda ayrıca, konsolidasyonun, raporlama sistemlerini havuzlanmış tedariki etkin bir şekilde kullanacak şekilde uyarlayabilecek olan Aşı ve Bağışıklama için Küresel İttifak ve Küresel Fon gibi kuruluşlarla başlayabileceği vurgulandı ve "Zamanla bu yaklaşım, Birleşmiş Milletler Çocuklara Yardım Fonu (UNICEF), Dünya sağlık Örgütü (WHO) ve sağlık ürünleri tedarik etme yetkisine sahip kuruluşlar gibi diğer kilit donörleri de kapsayabilir" denildi.